• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Şu aralar depremzede aileleri ziyaret edip, yaralı yüreklerini bir nebze de olsa sarmaya çalışıyoruz. Sadece biz değil, HÜDA PAR’lı tüm kardeşlerimiz ve Umut Kervanı Vakfı, ilk günden beri sahada depremzede kardeşlerimizin acılarını paylaşıp, yaralarını sarmaya çalışıyorlar. Rabbim Ümmetin derdiyle dertlenen bu kardeşlerimizden ebeden ve daimen razı olsun inşallah...

 Siyasetin yoğun gündemine inat, Genel Başkanımız Sn. Zekeriya Yapıcıoğlu’nun şu sözleri gerçekten takdire şayan...

“Şimdi siyaset zamanı değil yaraları sarma zamanı.” Millet olarak büyük bir imtihan içerisinde iken, birileri çıkıp masanın kırılan ayağından bahsedebiliyorsa, demek bu insanların derdi mazlumların derdiyle dertlenmek, filan değildir. Bunların derdi insanların üzerinden rant devşirip, makam, mevki ve koltuk sahibi olmaktır. Artık bu milletin karnı icraatsız laflara doymuştur. Bu millet diyor ki; bize icraat lazım, laf kalabalığı yapıp bizleri boş vaatlerinizle oyalamayın. Depremzede kardeşlerimizi ziyaret ederken, insanların yüzündeki o korku, endişe ve hüzne şahit olduk. Gerçekten yüreğimiz kanadı...

Kimisi tüm ailesini kaybetmiş, kelimeler kifayetsiz kalmış, sadece gözleri konuşup bize derdini anlatmaya çalıştı, kimisi sabır ve metaneti ile bizi kendine hayran bıraktı, kimisi de çaresiz çırpınışı ile yüreğimizi yaktı. Rabbim bu yaralı kardeşlerimizin sabrını arttırsın.

Gerçekten zor bir imtihan süzgecinden geçiyoruz, bu süreçte kardeşlerimizi yalnız bırakmamamız gerekir. Zira onların maddi desteğe ihtiyacı olduğu gibi, manevi desteğe daha çok ihtiyaçları vardır. Çoğu kişiye “Bir ihtiyacınız var mı? ”diye sorduğumuz vakit, “Hayır vallahi sizlerin gelip bizi ziyaret etmeniz tüm ihtiyaçlarımızı gideriyor.” İzlenimlerimizde şunu gördük ki; insanlık suya hasret toprak gibi, güne hasret yaprak gibi, İslama ve manevi desteğe çok susamış.

 Asrın felaketi olan bu deprem, insanların çoğunda bir devrim oluşturdu. Gözlerdeki perdeyi aralayıp, hakikati görmelerine vesile oldu hamdolsun. Fakat hala işin ciddiyetinin farkında olmadan yaşayan insanların sayısı hiç de azımsanacak kadar değildir. Hala alnını Allah için secdeye koymayan, sahip olduğu nimetlere şükretmeyen, bu imtihanlardan ders almayan gafiller vardır maateessüf...

Oysa o çok sevdiğimiz, markalı eşyalarla dayayıp döşediğimiz, konforlu evlerimize korkudan giremiyoruz. Belki çoğumuzun aklına çadırda bir mülteci gibi yaşamak gelmezdi. Fakat bugün gelinen noktaya şöyle bir baktığımızda, zengin ile fakir aynı çadırda, çorba almak için aynı sırada bekliyorlar. Belki başımıza gelen bu musibet ve imtihanlar, bir nebze de olsa, mazlum kardeşlerimizi anlamak içindir. Ya da sahibi olduğunu zannettiğimiz nimetlerin şükrü içindir. Meğer ne az şükrediyormuşuz. Oysa alıp verdiğimiz her nefes için, bize emanet olarak verilen her bir nimet için, milyonlarca kez şükretsek, Rabbimizin cömertliğine karşı aciz kalırız. Öyleyse uyandığımız her sabaha, alıp verdiğimiz her nefese, yediğimiz her lokmaya ve sahibi olduğunu zannettiğimiz her nimete karşı ayrı ayrı şükredelim Rahman olan Rabbimize...  

 Rabbim bizleri çokça şükreden ve çokça zikreden kullarından eylesin inşallah... Rabbimiz! Gazabından Rahmetine sığınıyoruz, bizleri Hafiz ismin hürmetine muhafaza eyle!

Selam ve Dua ile...