• DOLAR 34.349
  • EURO 37.468
  • ALTIN 3025.072
  • ...

Bismillah...
Ömürler ne de çabuk geçiyor, emanet olarak verilen ömür sermayemiz hızlıca eriyor. "Sermayesi buz olan bu adama acıyan yok mu" diyen zatın, feryadını işiten olmuyor.
Hazan mevsimi misali, dökülüyoruz yaprak yaprak toprağın o sert, haşin, soğuk bağrına...
Yeniden dirilmek için yeniden yeşermek içindi bu Hazan...
Fakat biz öyle döküldük öyle dağıldık ki, Rabbi Rahmanın Rahmeti toplar, inşaa eder bizi ancak.
Öyle buyuruyor Rabbimiz "Sizi inşaa eden ancak Rahmandır."(Mülk)
Böyle Merhametli, böyle Maharetli bir Rabbimiz var bizim...
Bu ümitsizlik, bu yeis, bu günah girdabına batmışlık niye...
Gel ey Müslüman kardeşim! Şu kısacık dünya ömrünün yeni yılında, kaybettiğimiz önceki bir yılın hatta tüm ömrümüzün muhasebesini yapalım. Hesaba çekilmeden önce muhasebemizi iyi yapalım ki; o din gününde hesabımız çetin olmasın.
Ömrümüzün kışı gelmeden, hata ve yanlışlarımızı, ıslah edip, günah kirlerinden, tövbe sabunu ve gözyaşı suyuyla arınıp paklanalım.
Kendimizi ve geçmiş yıllarımızı sorgulayalım; şöyle bir geriye dönüp baktığımızda gerçekten bizi mesrur edecek ümitlendirecek bir hayatımız oldu mu?
Allah yolunda nasıl bir cehd ve gayret içinde olduk ya da bunu dert edindik mi? O'nu razı etmek için buram buram ihlas kokan hangi salih amelleri işledik?
Nerede yanlış yaptık? Günahlarımız için nasuh bir tevbe, hatta tevbelerimiz için de ayrı bir tevbe yapabildik mi?
Şu fani dünya hayatımızı sonsuz ahiret yurdu için iyi değerlendirebildik mi? Ömür tarlamıza hayırlı ameller ekebildik mi? Yoksa bize emanet olarak verilen bu tarlayı, gereksiz otlar, dikenler mi sardı?
Bunalım içindeki insanlığın, zulümatın karanlığından vahyin aydınlığına çıkması için gerekli cehd ve gayretle tebliğ görevimizi hakkıyla yerine getirebildik mi?
Hak ve hakikatin yaygınlaşması için hangi çabaları sarf ettik?
Hangi fedakarlıkta bulunduk? Sorumluluklarımızı hakkıyla yerine getirebildik mi? Anne-babalar olarak çocuklarımızın İslami eğitimi için aynı safta durup, onları ateşten koruyucu tedbirleri birlikte alabildik mi? Yoksa birimiz bu çabayı gösterirken diğeri, duygusallıkla çocukları sahiplenme adına engel olup onların dünyevileşmesine mi sebep olduk?
Toplum içinde, adil, emin, güvenilir ve ahlaklı şahsiyetler olarak temayüz edebildik mi?
Karar ve uygulamalarımız, söylem ve eylemlerimizde; davamızı mı yoksa nefsimizi mi ön planda tuttuk?
Neden tevhid bilinci, bizi vahdet bilincine ulaştırmadı?
Neden gurup kimlikleri, bizleri kardeş kılan İslami kimliğimizin önüne geçti? Hangi yanlışlarımız bizi bu hale sürükledi?
Kendimizi  bir hesaba çekelim. Acaba dünyayı dert edindiğimiz kadar, davamızı dert edinebildik mi?
Dünya'daki makamları, mevkileri, malları evlatları koruma adına gösterdiğimiz çaba ve gayreti, bize verilen kutsal değerlerimizi ne derece koruyabildik?
Yoksa bizde etrafımızdaki; sekülerleşen modern Müslümanlara benzemeye mi çalıştık?
Hani koruyacaktık özümüzü, tutacaktık sözümüzü...
Taa "kalu bela" da, vermiştik bu sözü...
Dünyayı değiştiren, fakat Dünyanın değiştiremediği kahraman Müslümanlardan  olacaktık.
Ne oldu şimdi bize, batıya benzedikçe battık şu dünya bataklığına...
Uyan ey Müslüman kardeşim! Özenme batıya, özüne dön!
Zira İki Cihan Serveri öyle buyuruyor: "Kim bir kavme benzerse o da onlarla beraber haşr olur".
Öyleyse kime benzediğine dikkat et!      

Rabbimiz! Kalan ömrümüzü, geçmiş ömrümüzden daha hayırlı ve bereketli eyle! Amin
Vesselam ve Dua...