Sloganla ve Propagandayla Tebliğ Yapmak
Kötü emellerin kirli dillerinde hem kuramın afyonudur hem de kör eylemlerin adrenalin iğnesidir “slogan”. Aklıselim’i uyuşturur, sağır vicdanları, kör inançları coşturur. Kaotik meydanlarda sarhoş, düz ovalarda şizofren eder. Küfrün dilindeyken çoğu yalandır, çatallı diliyle zehirleyen bir yılandır “slogan”. Sinsice sızar bakir duygularımızın, genç belleklerimizin, masum meleklerimizin zihinlerinin kılcal damarlarının derinliklerine.
Beşerden doğma ideolojilerin dilinde, insanı ve imanı, parçalanmış toprakların kana susamışlığını gidersin diye kurban eder “slogan”. Bazen bijî olur ama çoğunlukla kahreder. “Ya hep ya hiç” içicidir, kendi gibi olmayan herkesi kalleş ilan edicidir. Acımasızca öldürür ama asla ekmeğini böldürmez mesela. Sloganların, slogandan başka dostu da yoktur. Kızıl görmüş boğa gibi kızgındır. El uzatmaz çünkü yumruğu her zaman sıkılıdır. Sevmez, nefreti birkaç cümlenin içine vakkumlar, asla gülümsemez slogan.
Beşeri ideolojilerde fikirler, sloganlardan renkli sabunlarla, derin felsefelerden yıkanır. Toplumun kültüründen ve tarihinden arınır, alnından iman silinir ve yerine, kötülük, birkaç hamasi köpükle yazılır. “Slogan”, toplumların binlerce yılda ilmek ilmek işleyip, nokta nokta oyarak, rengarenk boyayarak yaptığı sanatsal yaşamın köküne yerleştirilen dinamit gibidir.
Küfrün sloganının acelesi vardır. Uzun uzun düşündürmez, yavaş yavaş öğretmez, tuğla tuğla bina etmez, hemen ya dağıtır ya da yıkar. Kızgın sobalarda kızdırır, anında dağlar, öfkeyle bakar. Sevgiyle yoğurup pişirmez, küle dönünceye kadar yakar.
Oysa Müslüman tebliğ ustasıdır. Tebliğ ise inşadır. İnşa sabrın küpüdür. Sonsuza ve evrensele ihtiyacı vardır. Çünkü Müslüman’ın bütün işi bir çiğnemlik zamanla ilgili değildir. O varlık gibi zamanı da inşa eder.
Müslüman tebliğ yolcusudur. Tebliğ, bataklıklardaki yalandan yolların üzerinde, at gözlüğü takmış halde çatlarcasına koşmaz. Tebliğin işi dağlarladır. Sarp yokuşları tırnaklarıyla tırmanır. Yürüdüğü her yeri yol yapar. Arkasından gelecek nesillere iz bırakır.
Maalesef bugün, halklarımızın zihinsel yolunu belirlemede slogan, büyük bir itici güce sahiptir. İnsanlarımızın bir kısmı, bilginin derinliği veya tutarlılığıyla değil, ellerine tutuşturulan sloganların gücüyle ideolojilerini seçiyorlar. Bu realite, sloganı düşmanlaştırmayı değil, slogana tebliği öğretmeyi zorunlu kılıyor. Çünkü kötülüğün hizmetine terk edilmiş sloganın yüzü binlerce maskeyle maskelenecektir. O maskelerin altından, nesillerimizin damarlarına; zehirli yalanlar, ayrıştıran nefretler, cahilce hamasetler ve iğrenç yüzü örtülmüş küfür pompalanacaktır. Öyleyse tebliğin, slogana da tebliği ulaştırma görevi vardır.
Tebliğ yol yapar, slogan hazır yollara tabela asar. O yollara asılmış sloganlar ya doğru yolda kalmayı sağlar ya da uçuruma doğru yönlendirir. Hazırlanmış sloganları harcamak kolaydır ama tabelalara yazılacak sloganları yazabilme kabiliyeti yoğun birikim ve sivri zeka gerektirir. Yani derinliği fazla ve etki alanı güçlü slogan üretebilme işi, üstün bir kabiliyet gerektirebilir.
Bugün kendimizi, etkili sloganlar üretme ve propaganda yapma konusunda becerikli sayamayız. Sanki daha ziyade “Allah biliyor ya, gerisi önemli değil” siyasetini sürdürmeyi tercih ediyoruz. Küfür ise ilmini yaptı, kurumlarını kurdu. Gerçi küfrüne yakışır şekilde propagandalarının çoğunu yalan üzerine bina etti. Çünkü fark ettikleri şuydu; “Herkes için gerçeklerin eninde sonunda ortaya çıkmak gibi bir adeti yoktu”. Yalanlarını propagandayla gerçeğin yerine yerleştirebildiklerini gördüler. Mesela tarih sadece doğruları yazmıyorsa, yalanlarını da gerçekmiş gibi yazabilirdi. Eskiden “tarihi güçlülerle, galipler yazar” derlerdi. Artık günümüzde tarihi daha iyi propaganda yapanlar yazıyor.
Öyleyse her sayfa tarihe, durmadan saf gerçeğin tebliği yazılmalıdır. Müslümanlar dürüst sloganın, temiz propagandanın ilmini yazmalı, kurumlarını kurmalıdır. Acilen tebliğle terbiye edilmiş slogan ve propaganda, sahaya sürülmeli, gerçeğin hizmetkârları kılınmalıdır.