• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Problemlerimizin kaynağı veya çözümü, dünyayı görüşümüzün açısı, basit ama zıt iki bakışa bağlıdır. Bunlar, “yerden göğe bakış” ile “gökten yere bakış” açılarıdır. 

Yerden göğe bakışın: 

Merkezinde insan vardır. 

Ufku yakın mesafelidir

“Ben”  merkezlidir

Sonsuzluk algısına sahip değildir. 

Ateist, deist, agnostik, laik veya modernist inananlar yani sekülerler.

Yercilere gör, gözün ötesinde, zihnin sınırlarının bile ulaşamayacağı kadar büyük “gök”, ancak yerle ilgiliyse değerlidir. (Haşa) Allah ve ritüeller (ibadetler), insan için vardır. Allah; sosyal adaletin sağlanması, ibadetler; dış temizliğimize ve psikolojik sağlığımıza katkısı açısından anlamlıdır!

Yerden bakanlar, tüm problemleri, varlığın tepesine yerleştirdiği, tanrılaşma narsizminin yansıtıcısı insanı merkeze koyarak çözmeye çalışırlar. (Ki bu çözüm, problemin bizzat kaynağıdır. Çünkü kendicilikle çözüm üretilen her problem, karşıt problemini yaratmaya devam etmiştir). 

Yani “ırk merkezli milliyetçilik”, tam da bu zihne yakışmaktadır. Çünkü yerciler yerde, kendileri için, yerdeki faniliklerden yani renklerden, dillerden, tarihle bağlantılandırılmış yerel geleneklerden, sınırları çizilmiş topraklardan, kültürel birikimlerden, simgelerden ve genlerden yeni kutsallar belirlerler. Erdemi, bunlara bağlılık derecesiyle ölçerler. Böylece ırkçılıkları zihinleriyle tutarlı olmaya devam ederler. Yani onlara yakışıyor. 

Ama Müslümana “ırk merkezli milliyetçilik” asla yakışmıyor. Bakış açısıyla tutarlı da değildir. Çünkü Müslüman, “gökten yere doğru bakar”.  

Gökten yere bakışın:

Merkezinde “Allah” vardır.

Bütünü görecek kadar uzaktan bakar.

“Ben’liğini” o “bütüne” adar.

Sonsuzluk algısına sahiptir.

Safi inanır.

Gökten bakanlar, “Allah'a ibadet, insan için vardır” diye değil, “insan, Allah'a ibadet etmek için vardır” diye bakar. Sosyal düzeni tamamen sağlanmış, dışı temiz, psikolojik sağlığı dengelenmiş bir toplum ütopyası gerçekleştirilmiş olsa bile, içinde Allah'a iman yoksa, o toplumun bir değeri yoktur. Toplumsal değer salt sosyal düzenle değil, Allah'a imanla ölçülür. Varlığın, kendisinden var ettiği bir anlamı yoktur. Problemler, “Allah bunun nasıl çözülmesini ister” diye düşünülerek çözülmeye çalışılır. Sonsuzluk karşısında, sınırsız kainat ve zaman, bir hiç değerindedir. Öyleyse küçücük bir gezegenin içindeki çizilmiş hiçbir sınırın, seksen-doksan yılın kendi başına değeri yoktur. Sınırlılar ancak sonsuzluk için harcandığında değerli olmaya başlarlar.  

Yani yeri kutsayan bir anlayışın kendine dair olanı (benliğini, aşiretini, ırk merkezli milliyetini) yüceltmesi doğaldır. Çünkü onun düşüncesi ve tüm varlığı yerdir. Ama tekrar ediyorum, Müslümana ırk merkezli milliyetçilik yakışmıyor, yakışmıyor yakışmıyor… Tutarlı da değil.

Bunu söylüyorum çünkü, ırk merkezli milliyetçilik, maalesef artık Müslümanlar arasında muhafazakâr sembollerle beraber önemli bir düşünce haline dönüştürüldü. Neden ırk merkezli milliyetçiliğin pençeleriyle parça parça oluyoruz? Neden kardeşliği, dostluğu ırk merkezli milliyetçilikte görmeye başladık?  Neden kendimiz, kendimizden gördüğümüz ırkımız için istediğimizi, ırkımızdan olmayan kardeşlerimiz için sakıncalı görecek kadar meselelere yerden bakmaya başladık? Şüphesiz ölüp göğe gideceğiz ve yerdekiler yerde kalacaktır. Kendimizle beraber göğe ancak merhameti, imanı, takvayı, güzel ahlakı, adaleti… yükseltebiliriz. Öyleyse, yere dair değerlerle oluşturulmuş kutsallar sunidir. Bizler gökten yere doğru bakmalıyız. Çünkü anavatanımız orasıdır. Bu hastalıktan kurtulmalıyız. Gerçekten Müslüman’a yakışmıyor. 

Yerciler, Müslümanların bu bakış açısını, ırk merkezli milliyetçiliklerinin en büyük engeli olarak görürler. İslam'ı, ırkçı zulümlere karşı Müslümanları uyuşturup sessiz kılmakla suçlarlar. Gerçek asla böyle değildir. Çünkü Müslümana, ırk merkezli milliyetçi gözlüklerle problemleri çözmeye kalkışmak yakışmıyor ama yapılan tüm zulümlere karşı dik durmak  en çok Müslüman’a yakışıyor. Sadece Müslüman, gökten bakarak değerlendirme yapar. Böylece, her türlü zulme karşı, sadece ırkı olduğu için değil, Allah “zulme karşı dur!” dediği için dik durur.