• DOLAR 34.522
  • EURO 36.419
  • ALTIN 2849.487
  • ...

Müslümanlar; Coğrafi Keşifler’i (kolonileşmeyi), Devasa Amerika Kıtası’na yerleşmeyi ve Sanayi Devrimi’ni teğet geçtiler. Elbette,  yaşanan ufku aşan vahşetler ve barbarlığın zirvesindeki zulümler, bu ıskalamaları aşırı üzüntü verici olmaktan uzaklaştırdı. Hala uskunalarda istiflenmiş halde, aç-susuz taşınırken hayatını kaybedip denizin derinliklerine atılan milyonlarca Afrikalı, insanlığın gözünün içine batmaya devam ediyor. Batı’nın vahşi Medeniyeti, özellikle o mazlum Afrikalıların, Amerikan yerlilerinin kafataslarından içtiği şarapla ve geri kalan dünyanın bedeninden emdiği kanla beslenip oburlaştı. Bundan dolayı, Müslüman dünyanın, sömürgeleştirmenin aktörlerinden olmaması, yüzünün paklığı, elinin tahirliği açısından değerlidir. Ama işte tam bu süreçte dünya üzerindeki politik gücünü tamamen kaybedip, sömürülenler sınıfına kayması da üzücüdür. O esnada güç dengesinde oluşan değişim, bugün Batı’nın, Müslüman kanıyla beslenmesini ve Müslümanların politik hayatına yön veren asıl aktör olmaya devam etmesini sağladı/sağlıyor maalesef.

Hala güçle değil, sadece imanlılarımız ve şecaatlilerimizle mücadele etmeye çalışıyoruz. Bu sadece, ağır bedellerle beraber bizi, Allah'ın tanımladığı şekilde “insan” yapmaya yarıyor. Yani, zalimlerin tahtlarını sarsacak depremler oluşturmaktan uzağız. Ama Allah'ın hesabı şüphesiz hesapların en büyüğüdür.

Bu esnada, (Batı’nın adlandırmasıyla) Uzak Doğu'da önlenemez şekilde yükselmeye başlayan alternatif iki güç (Çin ve Hindistan) yükselişini hızla sürdürüyor. Müslümanlar bu sefer, kurulması muhtemel yeni dünya düzenini teğet geçmeden, değişimin pasifleri konumundan acilen sıyrılmalı, alternatif politikalar üretmeyi düşünmelidir. Batı, Çin’in ve Hindistan'ın yükselişinin farkındadır. Bir yandan engellemek için boyunduruğunda bulundurduğu dünya ekonomi sisteminin aygıtlarını sonuna kadar kullanıyor, diğer yandan yükselişi, kendi dinamiklerine doğru akıtmak için çalışıyor. Hindistan'ı Çin'in karşısına konumlandırma çabası, 1980 sonrası gelişen ticari ilişkilerine rağmen, tutma ihtimali yüksek seçenekleri arasında durmaya devam ediyor. İki gücü birbiriyle eritme, Tayvan ve Pakistan gibi yan dengelerle uğraştırma politikaları görünür duruyor. Ama Batı'nın görünmez etkisi, bu iki güce uyguladığı kültürel emperyalizmdedir. Batı kültürü (giyim tarzından, müzik zevkine kadar) Çin ve Hindistan kültürünün kendine has bütün renklerini siliyor. Artık Çin ve Hindistan sokaklarındaki yaşamla Batı metropollerindeki yaşam arasında fark kalmadı. Belki de Batı'nın başarısı, Çinlilere ve Hindistanlılara Batı'nın kopyası bir hayatın hayalini kurdurmayı başarmasındadır. Batı, bu dönüşümün küçük bölümünü (İngiltere Başbakanı’nın Hintli olması, ABD ordusundaki Çinli askerler gibi), politikasında erittiği devşirmelerle, büyük bölümünü ise sanatında (sinemasında) kullandığı bu iki güce ait figürlerle başardı.

Çin'in ve Hindistan'ın medeniyet geleneğinde coğrafik hakimiyet (kolonileşme) yok. Tarih boyunca sadece içlerine dönük iki medeniyet olarak kaldılar. Ama ticari kolonileşme arzusu (menfaat), yüksek çarpışma potansiyeli taşımaya devam ediyor. Bloklar genişliyor ve hızla silahlanıyorlar. Çin, yakın dönemde ABD’yi yakalayacaktır. Muhtemel çatışmada ABD Bloku (Avrupa kıtası, Kanada, Avustralya…), Çin Bloku’na (Rusya, İran…) nazaran daha güçlü görünse bile, halklarının savaşa dayanıklılığı ve itaatkarlığı açısından Çin daha avantajlıdır kanaatindeyim. Batı halkları, kendilerine dokunacak savaşta çabucak pes edecektir. Ama yönetimsel dayanıklılık açısından Batı Bloku daha sürdürülebilir konumda. Çünkü Rusya ve Çin'de yönetimler kişi veya parti düzeyindedir. Batı Bloku ise yönetimini, ayrıcalıklı sınıfların kontrolündeki ilkeler üzerine bina etmiştir.

Komünist Parti diktasındaki Çin ve Hindu’lar da, Haçlı ve Siyonizm ittifakı olan Batı gibi Müslümanlarla savaş halindedirler. Ama artık bu güç dengeleri karşısında, içte ve dışta akışına bırakılmış günübirlik ve yerel politikalar yerine daha kesin hedefler belirlenmelidir. Kültürlerle yakınlaşma çalışmaları başlatılmalı, politikada Siyonizm’in ABD'de kurduğu hegemonyanın aynısını kurmasına fırsat vermeden, Çin Bloku’nun Kudüs politikasını adil şekillendirmesi için adımlar atılmalıdır.