Yas tutacak zaman yok!
Mahzunuz ve şükrediyoruz. Mahzunuz çünkü peş peşe yeryüzünün yüz aklarını, gökyüzünün iftiharlarını uğurluyoruz. Şüphesiz kalplerimiz hüzün dolu, gözlerimiz nemli. Ama biz de Peygamber Efendimiz gibi, Rabbimizin razı olacağı sözden başka söz söylemeyiz. Ey Eba İbrahim! Bizler senin ayrılığınla çok mahzunuz.
Şükrediyoruz; çünkü şereflerinin, cesaretlerinin ve imanlarının zekâtının bile iki milyar insana yeteceği bir neslin şahitliğini yapıyoruz. Dünyanın bütün vahşi emperyalistlerinin birleşmiş güçlerine karşı dişleri ve tırnaklarıyla destan yazanların zamanında yaşamak ve buna tanıklık etmek bize nasip oldu. Şükürler olsun! Şükürler olsun!
Belki bugün yas tutma günü gibi görünebilir. Ama zamanı değil, asla zamanı değil. Bugün istiğfar etme, iftihar etme ve içinde bulunduğumuz zayıflığın muhasebesini yapma günüdür. Kabul edelim suçlu biziz. Kabul edelim, Siyonizm bizden çok daha fazla çalıştı. Belki kirli çalıştı ama art arda nesillerine yayarak çok daha fazla çalıştı.
Siyonizm; öncelikle kendi çocuklarından başladı. Kendileri dışında kalan tüm dünyanın kendilerini “öteki” kıldığını düşündü. Öyleyse azınlık olarak birleşmeliydiler. Yetişen nesillerini, küçüklükten itibaren kendileri dışında kalan diğer tüm insanlığa karşı; kin, nefret, ahlaksızlık ve acımasızlıkla doldurdular. Oturdular ve insana dair bütün sistemleri incelediler. İnsanlığın yönetim ilkelerini ve en etkili noktalarını tespit edip belirlediler. Ekonomiyi, medyayı, sanatı (bilhassa sinemayı), bilimi (bilim merkezi olan akademiyayı), kendileri dışında kalan insanları parçalayıp bölecek, düşünceler arasındaki çatışmaları körükleyecek sosyolojiyi, teknolojik güç merkezlerinde hegemonyayı hedef noktaya koydular. Çok sıkı bir şekilde örgütlendiler ve gizli bir şekilde onlarca nesil boyunca durmadan çalıştılar.
Evet, onlar bizden farklı olarak, her zaman kötü ve nefret doluydular. Fuhşu ve faizciliği ticaretlerinin merkezine koydular. İnançların iyilik hedefi bütün insanlardır. Yani İslam, Hristiyanlık, Budizm… gibi fikirler inançta ve etikte tüm insanlığı, ihya edilmesi gereken hedef olarak görür. Ama siyonizmde (tahrif edilmişlik Yahudilik’te) iyilik yapılacak tek hedef kitlesi sadece Yahudi’lerdir. Ulaşılmak istenen hedef noktası ise adil bir düzen, ahlaklı bir toplum değil, daha çok güç ve iktidarın zaptıdır. Böylece Yahudi'nin tüm diğer kalan öteki insanlık üzerine hükümdarlığı hedef alınır. Bütün çalışmalar Yahudi’nin diğer insanlığı kendine köle edişi için harcanır.
Bu düşünce, insanlık için son derece tehlikeli (lanetli) bir düşüncenin eyleme dönüşmesine neden oldu. Yahudi'nin üstünlüğü (hükümranlığı) için geri kalan tüm insanlığın ifsad edilmesi gerekliliğini düşünmeye ve bunu eyleme sokmaya başladılar. Duvarların karşısına geçip ağladılar, iyi ve mazlum maskelerini taktılar. Diğer taraftan gizli gizli çalışıp, sapkın ve Allah'tan kopuk düşünceleri destekleyip, zevk ve sefayı ilah edinmiş nesillerin içine yaydılar. Ta ki insanlığın karanlık tarafı onların kapkaranlık emellerinin birer hizmetkârı olana kadar çalıştılar.
Biz ise iyiydik ama nesiller boyu hep oturup tükettik. Böylece sünnetulah bir daha kendini gösterdi ve çalışan hakim oldu. Ama sünnetullah, kötünün çirkin yüzünü ortaya çıkaracak nesilleri de inşa ederdi. İşte bugün, iki milyar insan kadar çalışan bir avuç efsaneye şahitlik ediyoruz. Bunlar ceketlerini çıkardılar, kollarını sıvaladılar ve lanetlenmiş kötülüğün maskelerini teker teker düşürdüler, düşürmeye devam ediyorlar. Korkak yüreklerini göğüslerinden söküp, vahşi yüzlerini ortaya çıkarıyorlar. Biz de şahitlik ediyoruz. Uyandık ve artık yas tutacak zaman bile yok. Şükürler olsun! Şükürler olsun!.