• DOLAR 34.517
  • EURO 36.377
  • ALTIN 2874.832
  • ...

Sümbül tanesi, bak buldozerler geldi, sırtlanlardan daha vahşi Siyonistlerin lanetlenmiş sırıtışını karıştırıyorlar mukaddes coğrafyamızın rengine. Demek renginle süslenecek Kudüs ey kırmızı gül! Gülümse. 

Biliyorum, karın derileri sırt kemiklerine yapışmış çocukların, durmadan inliyorlar karşısında ama gülümse. 

Göğsünü doyur hür rüzgarlarla, kaldır bakışını onurla, yağan yağmura bak, sonra kana kana iç şehadet şerbetinden ve gülümse! Çünkü bombalar yağmur olmuşsa başına, işte o an bil ki sen gerçekten Mü’minsin. O bomba yağmurunun altında, bir gözünden hüzün yağsın ama öfken de kudursun ki mücadelen çıldırsın devasa ruhunu kabzetmeye yetmeyen bedeninde. Ve diğer gözünle de mutlaka gülümse!

Görüyorum, toz duman içindesin, binalar yıkılıyor kafana, son teknolojiden uçaklar ve fosforlu füzeler ateş saçıyor etrafına, tanklar ateş kusuyor biliyorum. Ama sen yüreğinin ateşinin içinde selametle otur ve gülümse. Çünkü o esnada, odunu insan olan ateşten azad olmuşsundur ve artık selamete ermiştir imanın. Hakkındır, gülümse!

Belki bir elinle bebeğinin kara gözlerini kazıyorsun kabarık kolonların üstünden. Diğer elinle, kolonun altında ezilmiş yavrunun dışarıda kalmış minik ellerini tutmuşsun bu esnada. Ya da hemen yanında, kopuk ayağı hala içinde kalmış çocuğunun ayakkabısına bakıyorsun. Biraz sonra gidip, yüzü şarapnelle parçalanmış çocukların arasından diğer çocuğunu tanımaya çalışacaksın. Karşıda sıra sıra dizilmiş aslanların naaşları, musallaya uzanmış annesinin sadece gözlerinin içine bakıyor artık kimsesizlerin kimsesi dışında kimsesi kalmamış torun. Durma orada öyle, hadi git, ona da söyle ve gülümse. 

Karanlıkta kalanlar güneşin ömründen zaman alamazlar, zaten, güneşin yörüngesinde birkaç saniyeyken insan ömrü. Sonra her beden, çamur tadını alacak yine. Ama ey ölümsüz onurun ruhu, ölümü bile korkutan cesaret, ey sonsuzluğa sevda, Allah'ın aslanı! Bil ki sadece sensin yaşayan. Mezhebini din edinmiş gafilin kalbi ölüdür, milletini rab edinmiş balçıktan bedenlerin aklı ölüdür. Bugün sen dirisin, sadece sen nefes alıyorsun. Hayat sensin ey yaşayan cihad. Öyle ise bir tek senindir gülümsemek, gülümse.

Kim oluyor onlar ki seni kimsesiz bıraksınlar. Çünkü daha bir kimse bile olamadılar. Zaten yalnızlığını giderebilir miydi cesetlerden oluşmuş milyarlar? Kaybettiler çünkü sensiz kaldılar. Veyl olsun sensizliğe, sensizlikten gelen onursuzluğa veyl olsun. Veyl olsun korkaklığa, veyl olsun bu alçakça sessizliğe, ihanete veyl olsun, uşaklığa, taklitten gelen şahsiyetsizliğe, bütün ihtilaflara veyl olsun. Oysa sen, boyun eğdirdin köleliğe, gülümse.

Sıkılmış yumruklarını ve parçalanmış bebeklerini kaldır havaya, Rabbine sun, kalbini parçalamış, evlat cesedinden gelen ve kılcal damarlarını titreten dehşet acını, korkunç hüznünü, çaresizliğini sadece Rabbine sun. Feryatların tekbir seslerine karışsın, Ey Bedir’in taze nefesi,  ey Hayber’in yankılanan sesi, ümmet başını eğmiş, sırt dönmüşse senden tarafa, bak, En Yüce Olan gülümsüyor sana, hadi sen de gülümse.

Kâbe’nin Rabbine and olsun ki sen kazandın! Meğer tüm ümmet köleymiş, tüm Müslüman coğrafyalar işgal edilmiş, bir tek sen hür kalmışsın. Gökler sadece senin, sadece seninle. Çırp özgür kanatlarını bebeklerinle. Git, o özgürlüğün tadına var ve gülümse.

Toza-toprağa ve son kez sarıldığın evlatlarının temiz kanına bulanmış hala tetik üstündeki ellerinden öpeyim gülümse. Prangalarını parçalamış, cepheye koşan hür ayaklarının altındaki toz olayım gülümse. Parçalanmış bebeğine, açlıktan inleyen miniğine bakan anneye, “babam nerede” diye soran çocuğa sadece bakabilen o bol tuzlu yüreğe ve hemen sonrasında yeni aslanlar yetiştiren iradeye kurban olayım gülümse. Bugün gülümsemek sana, yas tutmak ise bize yakışır. Çünkü ölü evi bizde.