• DOLAR 33.977
  • EURO 37.832
  • ALTIN 2826.657
  • ...

Artık her alkış sesi duyduğumda midem bulanacak ama anlıyorum! Nasıl olabilir? Parçalanmış o bebek cesetlerinden sadece birini bile gören insan, o katili nasıl defalarca ayakta alkışlayabilir diyorum ama sonra anlıyorum. O vahşiyi alkışlayan elleriyle eve gidip kendi çocuğunun başını, utanmadan nasıl okşayacak? “İnsanın yüreği nasıl böyle kapkaralaşabiliyor” diyorum ama gerçekten anlıyorum.

Bu olamaz, böyle bir şey olamaz. Bunu yapanlar insan olamaz diyorum. Çünkü milyonlarca insanın evlerini yıktılar. Yerlerinden ettiler. Sadece protesto eden gençlerini her gün gözlerimizin önünde, saklamaya bile gerek duymadan şehit ettiler. Yetmedi. Kadınlarını, yaşlılarını, zayıflarını bile tutukladılar; işkence ettiler, sürgünlere yolladılar. Bir denizin kıyısına tıkış tıkış istiflediler. Yetmedi. Sahilde oynayan çocuklarını bombaladılar. Yetmedi. Etraflarına yüksek duvarlar, jiletli teller çekip onları toplama kamplarına aldılar. Ekmeklerini, sularını, elektriklerini ellerinden aldılar ve yardım edilmesine bile izin vermediler. Yardım etmeye gidenleri öldürdüler. Sefalet içinde yaşattılar. Yetmedi. Hapsettikleri bu insanların başlarına her yıl bombalar yağdırarak, binlerce gençlerini, çocuklarını, kadınlarını şehit ettiler.

Yetmedi hala yetmiyor. Yine dünyanın gözleri önünde parçalanmış on binlerce bebek ve çocuk cesedi var. Uçaklardan atılan bombalarla binalar yıkılıyor. Milyonlarca insanın yaşadığı bir şehirde insanların evleri başlarına yıkılıyor. Camiler, okullar, hastaneler bombalanıyor. Hatta kendi kurumları olan BM’ye ait yerlere sığınanları bile onların gözlerinin önünde öldürüyorlar. Kolonların altında ezilmiş, toz toprak içinde, parçalanmış, etrafa dağılmış çocukları, dünya canlı canlı izliyor. Ve bunu yapan caniyi ayakta alkışlıyorlar ama anlıyorum. İnsan suretinde birilerinin kalbi taş gibi olabiliyor. Hatta taşlardan bile daha katı. Çünkü küfür zaten budur. Çünkü küfrün nasıl bir hastalık olduğunu biliyorum ve kâfirin nasıl bu kadar hastalıklı olabildiğini anlıyorum.

Ama kendilerine “Müslüman” diyenler. Bütün bu korkunç olayları manzara izler gibi izliyorlar. Devlet yöneticilerinin önemli bir kısmı küfrün uşaklığını yapıyor. Bazısı mezhebinin, bazısı milli çıkarlarının, bazısı saltanatını korumanın derdinde. Sadece kınayıp duruyorlar. Bunu da hiçbir şey yapmıyorken, hiçbir şey yapmadıkları belli olmasın diye yapıyorlar. İşte bunu anlamıyorum! Bu korkaklığı, parçalanmışlığı, zilleti, esareti, menfaatperestliği anlamıyorum.

  Şehrin içinde gezinip kahroluyorum. Marketlerimiz boykotla satışı düşen siyonist ürünlerin indirim kampanyaları ile süslenmiş. En küçük bakkalımızın bile önünde, Siyonist destekçisi ürünlerin içecek ve dondurma dolapları var. Hiçbiri küçücük bir kâr kaybını bile göze almıyor, anlamıyorum! Sonra, o çocuklarımızı parçalayan bombaların finansörü ürünlerin parasını götürüp çocuğunun kursağından helal rızık diye geçiriyor. Bu nasıl bir vicdan, bu nasıl bir insanlık, böyle bir şey olabilir mi? Bu anlaşılabilir bir şey mi? Ya o kendilerine Müslüman deyip, bir kahve sefalarından bile vazgeçemeyenler, onları anlamak mümkün mü?

Artık uyanmak vaktidir. Küfür tek millet olmuş, mü'min olmak, yekvücut olmak vaktidir. Her hâlükârda öleceğiz, dünyaya dört elle bağlanmama vaktidir. Bakın bebeklerimizin katillerini ayakta alkışlıyorlar. Defalarca... Birazcık da olsa gayrete gelme vaktidir. Gençlerimizi eğlence, para, konfor, gösterişi amaç edinmekten kurtarmak vaktidir. Kızlarımızı süslü püslü sokaklara çıkmak dışında bir şeyi amaç edinmemekten kurtarmak vaktidir. Küfrü ve yalanlarını, Siyonizm'i ve oyunlarını anlama vaktidir. Yastığınızın kenarına kadar gelip, avuçlarım patlayana kadar alkış tutsam uyanır mısınız? Artık birazcık olsun anlar mısınız?