• DOLAR 34.575
  • EURO 36.215
  • ALTIN 2964.767
  • ...

Allah'ım!

Gözleri açık olmak ne dehşet verici bir şeydir. Devasa bir boşluğun kaosundaki tasarımda var olmak, varlığı ve varlığını bilmek ne dehşet verici bir şey! Sensiz bir umut yok, bir anlam yok, bir çare yok. Sensiz bir “Ben” yok, çünkü Sensiz her şey, o kadar çok “öylesine”, o kadar çok “saçma” oluyor ki. Sensiz her yaşantı bir “çalkantı”, Sensiz tüm ömür, rutin bir ‘usantı”, Sensizlik bir “bulantı” Allah'ım!

Ey yerin, göğün ve ikisi arasında olan her şeyin Rabbi, Rabbimiz!

Bizi bize bırakma. Sana sığınıyoruz, kendimizi ve kalbimizi Sana emanet ediyoruz, şüphesiz Sen, emaneti en iyi muhafaza edensin.  Artık kalplerimizi imanla doldur, zihinlerimizi bilinçle, hikmetle, irfanla doldur, amellerimizi ferasetle doldur, ellerimizi ittifakla doldur, mekânlarımızı selametle doldur, kurumlarımızı adaletle doldur, mücadelemizi samimiyet, ihlas ve cesaretle doldur.

Çünkü bu sürgün diyarına Senden geldik Allah'ım!

Artık az da değiliz ama yolumuzu kaybettik ve devasa bir çöle savrulduk. Ezilmiş ekinler gibi, rüzgârdan rüzgâra savrulan kurumuş otlar gibiyiz. Her gün ciğerlerimiz kanıyor, kalbimiz yanıyor ve karış karış coğrafyamız elimizden alınıyor Allah'ım!

Allah'ım!

Çöldeki herkes, ya çekilmiş kendi inine ya da başını gömmüş bir kum tepesinin içine, durmadan bağırıyor bir vadinin derinliğine, bir kuyunun dibine. Kimisi, “Vahdet, Vahdet!” diyor ama sesinin yankısını sadece kendisi duyuyor. Çünkü kimse kimseyi bilmiyor. Herkes, “herkes benim ayağıma gelsin” diye bekliyor. Çünkü aramıza ırklardan dağlar koydular, topraklarımızın arasına sınırlar oydular, artık kimse kimseye gitmiyor. Üstüne kalbimizden Seni aldılar, yerine çer çöpten dünyalığı doldurdular, artık kimse kimseyi sevmiyor Allah'ım!

Bu çölde, yağmurumuz bombalardan, yemeğimiz kurşunlardan ibaret. Gözümüzden ferasetimizi, ferimizi, gönlümüzden sana olan sevgimizi, elimizden beraberliğimizi, ayaklarımızdan özgürlüğümüzü aldılar ve artık yeni doğmuş bebeklerimizi bile gözlerimizin önünde parçalıyorlar Allah'ım!  Evlerimizi başımıza yıkıyorlar, kadınlarımızı bile sokak ortasında başından vuruyorlar, gençlerimizin avına çıkıyorlar. Dağlarımızın zirvesine yerleşmiş çakallar, önümüzde durmadan uluyorlar, aslanlara meydan okuyorlar. Sırtlanlara ve tilkilere kaldık, çünkü bizi onlar yönetiyorlar.

Allah'ım!

Hepimiz bu sürgün diyarında, sürgünden sürgüne sürüldük, ölümden daha beter bir sessizliğe gömüldük ama yaşıyor gibi göründük. Bize karşı insanlık ölmüş, biz ise zaten tüm zerrelerimizce öldük. Bu yokluğa artık dayanmak çok zor, Sen bizi tekrar dirilt Allah'ım! Hani aslanlar ürkek yürürdü önümüzde, hani naramızdan sarsılırdı emperyalist saraylar ve basmadık diyar bırakmazdı safkan atlar.

İlahi!

Şimdi içinde bulunduğumuz acziyeti, güçsüzlüğü ve çaresizliği, insanlar nazarında hor ve hakir görülüşümüzü ancak Sana arz eder, ancak Sana şikâyet ederiz.

Yâ Erhamerrâhimin!

Sensin zorda kalanların, sıkıntıya düşmüşlerin, zulüm altında zayıf düşürülmüş olanların Rabbi. Rabbimiz ancak Sensin. Bizi kimlere bırakıyorsun Ya Rabbi? Barbar uygarlığın ve onun sırtına binmiş, gerçek bir mü'min gördüğünde, kalbi çatlayacak gibi olan, senden uzaklaşmış lanetli bir kavmin eline mi? Yoksa davamızda bize üstün kılacağın başka düşmanlara mı?

Ey Rabbimiz!

Üzerimize çöken bu musibetler bu belalar, eğer azabından ve öfkenden gelmiyorsa, gam yok bize. Biz Senin Vechi’nin Nur’una sığınıyoruz. O Nur ki, karanlıklar onunla aydınlanmıştır, dünya ve ahiret işleri onunla düzenlenmiştir.

Allah'ım!

Sen bizden hoşnut oluncaya kadar Senden af ve mağfiret dileriz. Her şey senin rızan için Ya Rabbi! Bütün kuvvet ve kudret ancak Senindir.