• DOLAR 34.526
  • EURO 36.187
  • ALTIN 2973.876
  • ...

Yaklaşık bir asırlık bereketli ömrüyle islam fıkhına hizmet eden ve şuan hayatta olan birçok değerli âlimin, görüşlerine itibar ettiği Halep doğumlu Şeyh Mustafa Ez Zerkâ (1907-1999) sigortayı caiz gören âlimler arasındadır. Şeyh Zerkâ 1955 yılında konuyla ilgili kendisine reddiyeler yazan Şeyh Abdülaziz Hamâdeh`e El Fetâvâ adlı kitabında şu şekilde cevap vermektedir:

Sigorta geçmiş âlimler zamanında var olan bir akit çeşidi değildir. Dolayısıyla hakkında herhangi bir hüküm de verilmemiş. Konuyla ilgili ilk fıkhî açıklama İbnu Âbidîn`in Reddül Muhtâr adlı kitabının Cihad Bölümünde yapılmıştır. İbnu Âbidîn; islam beldesinde, eman alarak yaşayan gayri müslim tüccarlardan çeşitli sebeplerle para alınmaması gerektiğini söyleyerek sigortaya da değinir ve caiz olmadığını ifade eder. Ben bu konuda İbnu Âbidîn`in sergilediği görüşün zıddını beyan ediyorum. Zira bu akit, İslam âlimlerinin caiz gördüğü Kefalet konusuyla eşleşmektedir. Kefalet; birinin diğerine “şu yoldan git, güvenilirdir. Eğer sana bir zarar gelirse ben bunu tazmin ederim” şeklindeki beyanıdır ki söz konusu zarar meydana geldiğinde kişi verdiği bu sözü tutarak meydana gelen zararı tazmin eder. Her ne kadar fukahâ bunu “aldatma tazmini” olarak isimlendirse de aslında bu, yol tehlikesi nedeniyle verilmiştir.

Söz konusu bu akit müvâlât akdiyle aynı özellikleri taşımaktadır. Müvâlât; nesebi belli olmayan birinin bir başkasına “sen benim velimsin. Vefat ettikten sonra benim mirasım sanadır. Bana zarar verildiğinde benim diyetimi sen alırsın” demesidir ki miras hukukunda da bu şekilde yapılan söze itibar edilir. Velayeti kabul eden kişiye, sırası geldiğinde miras düşer. Sigorta da bundan farklı bir şey değildir. Eğer sigortayla ilgili belirsizlik haram olsaydı müvâlâttaki belirsizlik de haram olacaktı.

Sigorta, içerisinde bulunduğumuz bu asırda herkesin ihtiyaç duyduğu bir sözleşmedir. Zira gittikçe büyüyen ticaret hayatıyla, mallar dünyanın bir ucundan bir başka ucuna nakliye edilmektedir. Zararların önüne geçmenin imkânsızlığı söz konusudur. Aynı şekilde hayatları karartan araba kazalarıyla ilgili de aynı durum söz konusudur. Öyleyse böyle bir zamanda sigortadan istifade etmemek imkansız gibidir. Yukarı bahsi geçen zararları karşılamak belki bir insanın ömrü boyunca elde edeceği kazançla telafi edilebilecek şeylerdir. Peki, bu zararı tek kişiye yüklemektense birçok kişinin pay sahibi olduğu şirketlere yüklemek daha isabetli değil midir? Evet, sigortada herkes için büyük bir maslahat vardır. Dolayısıyla bunu haram kılmak islamın kolaylaştırıcılığı ve verdiği ruhsatları ortadan kaldırmak demektir. (Fetâvâ 403-406)

Şeyh Mustafa Ez Zerkâ ile birlikte daha çok Usulul Fıkh adlı eseriyle tanınan Abdülvehhap Hallâf, Ali El Hafîf, Muhammed El Behî, Subhî Es Salîh gibi âlimler de sigortayı caiz görenler arasındadır. Fakat birbirinden değerli bu âlimlerin neredeyse yetmiş, seksen yıl öncesine dayanan bu fetvaları yine aynı asırda yaşayan birçok fakih tarafından kabul görmezken, getirdikleri delillerin yetersizliği açıktır. Ayrıca sigortayla ilgili her türlü hile ve desisenin yapıldığı günümüzü göz önünde bulundurursak bununla ilgili cumhurun görüşünün ne kadar isabetli olduğu görülecektir.