Ticari Muamelelerde Mübahlık Asıldır
Yazı başlığımız birçok fıkhî kaide kitaplarında yer alarak ticaretle ilgili hükümlerde helallik ve mübahlık açısından temel dayanak olarak sunulmaktadır. Kaidemizi özetle açıklarsak deriz ki; Allah`u Teâlâ`nın alışveriş akitlerinin bütün çeşitleriyle ilgili hakkında haram olduğuna dair hüküm belirtmediği her türlü muamele mubahtır. Faiz, belirsizlik, ğarar, aldatmaca vb. sebeplerden dolayı haram olan diğer alışveriş çeşitlerine benzerlik göstermediği sürece örfteki yaygınlığı üzerine kalır.
İbadetle ilgili meselelerde asıl olan, hüküm konusunda mevcut olanlara yeni bir şey eklememektir. Yani Allah ve Resulü tarafından bizlere bildirilen farz ve nafile ibadetlerle, olduğu gibi yetinmek vaciptir. Aksi ise bidattir. Zira muamelelerde olduğu gibi ibadetle ilgili konularda da mübahlık söz konusu olamaz. Eğer öyle olsaydı her fert kendine göre bir ibadet şekli ortaya çıkaracaktı. İbnu Kayyîm ibadet ve muamelelerin bu konudaki farklılığını şu şekilde izah ediyor: İbadet Allah`ın hakkıdır. Ancak onun razı olacağı şekilde kabul görür. Allah (cc), Resulü vasıtasıyla ibadetlerle ilgili nasıl bir keyfiyet belirlemişse ona göre hareket etmek gerekir. Muamelelerde ise bu durum söz konusu değildir. (İ`lamul Muvakkiîn 3/107)
Allah (cc) yeryüzünü kullarına musahhar kılmış, helal ve haramları açıklamış, geriye kalanına ise bizlere olan rahmetinden dolayı sessiz kalmıştır. Ticaretle ilgili ölçüyü ise bizlere şu şekilde izah etmiştir: Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda batıl yollarla yemeyin. Ancak karşılıklı rıza ile yapılan ticaretle olursa başka… (Nisa 29) Faiz hariç kullar arasında cereyan eden anlaşmazlıkların büyük çoğunluğu çeşitli sebeplerden dolayı aralarında rızanın olmayışına sebep olan meselelerden kaynaklanmaktadır. Zira faiz bazen taraflar arasında rızayla da olabiliyor. Öyleyse rıza varsa, şeriat da nehyiyle ilgili herhangi bir görüş beyan etmemişse söz konusu bu muamelenin helallik üzere kalması daha evladır. Allah (cc) yeryüzünü bütün nimetleriyle bizlerin emri altın vermişse, bizler de bu nimetlerden istifade etmeliyiz. Aksi; Allah`ın helal kıldığını haram, haram kıldığını ise helal kılmak demektir. Söz konusu bu durum müşriklerin, kendilerine helal kılındığı halde bazı hayvanları haram kılmalarıyla eşdeğerdir. “Kendi zanlarınca dediler ki: "Bu hayvanlar ve ekinler dokunulmazdır. Onları bizim dilediklerimiz dışında başkası yiyemez. (Şu) Hayvanların da sırtları haram kılınmıştır…" (En`am 13) Kuran`ı Kerim`de ana teması “Allah`ın helal kıldığını haram kılma” olan ayetler oldukça fazladır.
Muamelelerde asıl olan helallikken ilim eksikliğinden dolayı yapılan yanlış kıyaslar neticesinde helal olan bir takım ticari meselelere haram veya caiz değil şeklinde fetvalar vermek kullara yapılan en büyük zulümlerden biridir. Şüpheli şeylerden kaçınmak iyidir. Fakat şüphe ilim eksikliğinden dolayı kaynaklanıyorsa, bu şüphe değil cehalettir. Mana itibariyle sahih olan fakat sened bakımından sıhhatiyle ilgili farklı görüşlerin beyan edildiği “Fetva vermeye en cüretli olanınız, ateşe girmeye en cüretli olanınızdır. (Dârimî) hadisi bilgisiz bir şekilde bir şeyin helal olduğuna fetva verenler için değil aynı şekilde haram olduğuna dair fetva verenler için de geçerlidir.