• DOLAR 34.363
  • EURO 37.012
  • ALTIN 2976.015
  • ...

                Müslüman siyasetçi iktidara yürürken Adaletin timsali Hz. Ömer`i model aldığını haykırır. Biraz daha ileri giderek özellikle M.Akif Ersoyun meşhur “"Kenar-ı Dicle'de Bir Kurt Aşırsa Bir Koyunu, Gelir De Adl-İ İlâhî Sorar Ömer'den Onu!"  dizelerini dillendirir. Haklı olarak Müslümanlar da böyle bir beklenti ile hareket ederler.

            Bu veciz! söylemler Müslümanları o kadar büyülemiştir ki, Sözde adil idareciden adaletin zerresini görmese dahi bu kez halisülasyon görmeye başlar. Gördüğü zulmü adalete tahvil eder, tevil eder, aklınca göz göre göre zulüm etse de Ömer hayaliyle iş başına getirdiği kişiye zulmü yakıştıramaz. Yapılanlarda mutlaka bir hikmet olduğunu düşünür.

            Asıl sıkıntı da burada! Kendi zalimine zalim diyememek! Bu mantık sahipleri muhtemelen Hz. Ömer döneminde yaşasalardı kurdun koyunu aşırdığını ve Hz. Ömer`in bu işten kendini sorumlu tuttuğunu görselerdi “Estağfurullah! Ya Ömer, Sen canını sıkma. Niye kendini sorumlu tutuyorsun ki, Medine nere! Dicle nere! Bu işten sorumlu nice valiler kaymakamlar var. Bundan seni sevmeyen başkaları sorumludur” derlerdi.

            Maalesef bu mübalağalı muhabbet kardeşlerimizi uyarma şansımızı ortadan kaldırıyor. Adeta toplumsal bir cinnete dönüşen bu durum giderek korkunç boyutlara ulaşıyor.

            FETÖ`de somutlaşan bu olgu çok haklı olarak “haşhaşilik” diye nitelendirildi. Tarikatlarda mürid zaten gassalın elindeki ölü olmak zorundadır. Herkes başkasında gördüğü bu anlamsız ve gayrimeşru teslimiyeti kınarken alasını yaptığının farkında bile değil. 

            İslami öğretiden en uzak bir mahalde meydana gelen ve belki de mesuliyeti gerektirmeyecek kadar basit bir olaydan sorumluluğu ne yapıp edip Devlet başkanına yüklenmeyi öğrenirken, uygulamada layüsel (soru sorulamaz)  kabul ediyoruz.

            Bir yandan sorgulamanın fazileti anlatılırken diğer taraftan “şeyhin gözünden düşen yedi kat gökten düşmekten beter olur” yaklaşımı ile iyiliğini gördüğümüz insanlara masumiyet izafe etmek çelişki değil midir?

            Şunu demek istiyorum. Yusufilerimize zulüm ediliyor mu? Ediliyor. Yusufiler derken, İslami davadan zindana düşen herkes bizim Yusufumuzdur. Zulüm yapana zalim denir mi? Denilmesi gerekir ama! Ama bizim mahalleden diyene pek rastlamıyoruz.

            Adil birine “zalim”, zalim birine “adil” demek bizi indallahta yalancı şahitlerden kılmaz mı? Zalime zalim diyemiyorsak hiç değilse tevil yoluyla adil gösterip yalancı şahitlerden olmayalım. Yalancı şahitliğimiz “şahidi ve hâkimi” aynı olan Mahkemeyi Kübra`da sadece aleyhimize delil olacaktır.

            Zalimlerin mutlak kötü olması gerekmiyor. Zulmü ile meşhur Haccac-ı zalimin de küçük yaşta hafız olduğu, her gece Kur`an okumadan yatmadığı, çok iyi bir hatip olduğu, öldüğünde bir kılıç bir at ve birkaç yüz dirhemden başka malı olmadığı kaynaklarda yazılıdır.

            Kuşkusuz kimseden Hz. Ömer kadar adalet beklediğimiz yok. Hiç değilse zulmetmesinler. Mesela imtiyazlı zalimler için çıkarttıkları kanunların mazlumlara da uygulanmasını istemek çok şey istemek midir?!