• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Tarih tekerrürden ibarettir derler ya acaba mevcut Suriye savaşı neyin tekrarı ya da daha önce benzer savaş örneği var mı?

Bu savaşın aslında Müslüman bir ülkenin kâfirler arasında paylaşım savaşı olduğu çok açık. Şimdi paylaşım haritaları artık gün yüzüne çıkmaya başlamıştır.

Savaş sanki Müslümanlar arasında ve Müslümanların Kâfir müttefikleri varmış gibiydi. Süreç içerisinde vekâlet savaşı bitti ve artık gerçek yüz ortaya çıktı. Bu savaşın gerçekte kâfirler arasında olup, kâfirlerin Müslüman müttefikleri olduğu anlaşılmıştır.

Kur`an-ı Kerim bize, kâfirlerin kendi aralarındaki savaşlarında Allah`a söz verdikleri halde verdikleri söze muhalefet ederek kâfirlerle ittifak yapmak suretiyle birbirlerinin kanını döken ve yurtlarından edenleri açıklıyor.

Bakara Sûresi:

“84- Hani birbirinizin kanını dökmeyeceksiniz, birbirinizi yurtlarınızdan sürmeyeceksiniz diye de sizden söz almıştık. Kendi tanıklığınızla bunu kabul etmiştiniz.

85- Buna rağmen birbirinizi öldürüyor ve içinizden bazılarını yurtlarından sürüyor, onlara karşı günah ve zulüm işlemek için aranızda işbirliği yapıyorsunuz. Onları sürgüne göndermeniz yasaklandığı halde sürgüne gönderiyorsunuz, sonra size esir olarak geldikleri takdirde fidye vererek kendilerini kurtarıyorsunuz. Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Oysa içinizden böyle yapanların cezası dünya hayatında perişanlıktan başka bir şey değildir. Onlar Kıyamet günü de en ağır azaba çarpılacaklardır. Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.”

Bu ayette anlatılan durum, Evs ve Hazreç adlı kabilelerin İslâm'ı kabul etmelerinden önce kendi aralarında uzun yıllar devam eden savaşlarda Yahudilerin onlara taraf olması idi. Bu iki kabile arasında savaş çıkınca Yahudi kabileleri de müttefikleri olan kâfir kabilenin yanında savaşa katılıyor, karşı tarafla vuruşuyorlardı. Karşı tarafta yer alan ırkdaşlarını/dindaşlarını öldürüyor, Müttefikleri savaşta galip gelince karşı taraftaki ırkdaşlarını/dindaşlarını yurtlarından sürüyor, mallarını yağmalıyor ve esir alıyorlardı. Oysa bunların tümü de yüce Allah'a vermiş oldukları söz gereğince yasaktı.

Bir süre sonra savaşın etkileri yok olmaya yüz tutunca fidye karşılığında esirleri kurtarmaya girişiyorlar, Bunu Tevrat'ın şu hükmünün gereğini yerine getirmek için yapıyorlardı; "Nerede İsrailoğulları'ndan bir köleye rastlarsan onu satın alıp azad etmelisin"

İşte Kur'an-ı Kerim, onların tutumlarındaki bu çelişkiyi yüzlerine vurarak kendilerine şu azarlama içerikli soruyu yöneltiyor: "Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz?"

Yüce Allah verdikleri sözü çiğneme anlamına gelen bu tutumları yüzünden kendilerini dünya hayatlarında perişan olmakla tehdit etmekte ve asıl ağır azabın kendilerini Ahirette beklemekte olduğunu hatırlatmaktadır.

"Oysa içinizden böyle yapanların cezası dünya hayatında perişanlıktan başka bir şey değildir. Onlar Kıyamet günü de en ağır azaba çarpılacaklardır. Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir."

İşte Suriye savaşı nedeniyle içinde bulunduğumuz durumun özeti: ABD ve Rusya`nın yanında birbirimizle savaşıyor birbirimize kesin olarak haram kılınan kanlarımızı döküyor, birbirimizi yurtlarından çıkarıyor, birbirimizi muhacir ediyoruz… Yani biz de bizden öncekiler gibi kitabımızın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr eder gibi davranıyoruz. Neticede Allah`ın bu suç için dünyada verdiği cezayı “zilleti ve perişanlığı” yaşıyoruz.

Aynen Efendimizin “Siz sizden öncekileri adım adım, karış karış takip edeceksiniz. Hatta onlardan birisi kertenkele deliğine girse siz de onların peşinden kertenkele deliğine gireceksiniz” buyruğunda olduğu gibi…