• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Sistem değişikliğine çok büyük umutlar bağlanmış görünüyor. Bozuk düzenden Parlamenter sistem sorumlu tutuluyor, başkanlık sistemine “sefineyi necat” gözü ile bakılıyor. Oysa bakın bozulma ta ne zamandan ve nasıl başlamış.

Hemşerim Nabi “Hayriyye” adlı eserinde siyasal sistemin esaslı unsurlarından  “milletvekili” karşılığı olan Âyândaki bozulmanın had safhaya ulaştığını söyler. Bu yüzden oğluna, âyân olmaya heveslenmemesi hususunda öğütler vermek zorunda kalır.

Hayriyye de yansıyan âyân tipi şöyledir: “Âyân halkın devlet katındaki işlerini yürütüp çözdüğü için şöhret bulmuştur. O, bu işleri para ile yapar. Asıl işi şehrin yöneticilerine kazanç getirecek avlar bulmaktır. Halktan rüşvet alır, bunu kadı ve diğer yöneticilerle paylaşır, hatta çoğunu kendisine ayırır: Hem virür hâkime hem kendü alur Hâkime nısfı ya hod rubʿı kalur  Hem hȃkime verir hem kendi alır; (belki) hȃkime yarsı ya da çeyreği kalır. Bunun için de halkı gammazlamaktan ve halka iftira atmaktan çekinmez. Kendini kabul ettirmek için münafıklıktan imtina etmez. Böyle yapmazsa sözleri dinlenmez, kimse ona rağbet etmez: Hâlkı gamz itmese şöhret bulmaz Nâfiz olmaz sözi rağbet bulmaz. Halkı gammazlamazsa şöhret bulmaz; sözü etki etmez, rağbet bulmaz. Halk üzerinde korku salmak bunların saygınlığının gereğidir. Bunu sağlamak için halkı yönetime feda eder. Âyânlar hayâsız, utanmaz insanlardır. Âyȃnların, çıkarları için yapmayacakları kötülük yoktur. Halk, rahat etmek, zulme uğramamak için bunlara boyun eğmek, isteklerini yerine getirmek zorundadır. Halkı sindirmek için yöneticilere dövdürür, onlara çeşitli suçlar isnat edip zor durumda bırakırlar. Bunlar devletin ileri gelenlerini taklit ederek etraflarına uyuz hizmetkârlar toplar; kaşlarını çatarak gezer; şöhret için borç harç demez her deliğe sokulur; işleri yoluna girince de borçlarını ödemezler. Alacaklı da korkusundan alacağını isteyemez. Didügüm gibi nice tâze zuhûr Cân virür olmag içün ehl-i umûr Söylediğim gibi yeni yetme birçok kişi, iş yürüten (ȃyȃn) olmak için can verir. Cem idüp birkaç uyuz hidmetkâr İder etbâ ile taklîd-i kibâr Birkaç uyuz hizmetçi toplayıp kendisine uyanlarla büyükleri taklit eder. İtibâr itmek içün kendüye nâs Gösterür çîn-i cebîn şiddet-i bâs. Halkın kendisine itibar etmesi için kaşlarını çatar, şiddet gösterir. Âyȃnlığı elde eden kişi bununla yetinmez; makam hırsı benliğini sardığından daha çok yükselmenin yollarını arar. Bu uğurda gerekirse önünde engel saydığı rakiplerini yok ettirmekten, öldürmekten çekinmez. Tek amacı şehirdeki biricik müracaat mevkii olmak ve sözlerini kanun gibi yürütmektir. Bu durumları çok sürmez, zira ona da bir rakip bulunur; ikbali idbara döner; işleri ters gitmeye başlar. Hasmıyla çatışma kaçınılmaz hȃle gelir. Bu mücadeleden üstün çıkıp da başarılı olunca onu kimse durduramaz. Kentin idarecilerine iş yaptırmaz, her işin kendisine danışılmasını ister. Kendisine danışılmadan yapılan işleri bozar. Yöneticileri (vali, kaymakam vd.) istediği gibi kullanmaya başlar. Bu durum devlet işlerinin yürümesini aksatır. Şehri haraca bağlar. Asık suratlı, acı sözlüdür. Kimse onun sözüne karşı çıkmaya cesaret edemez. Ticarî kazançlarından vergi vermez. Mallarına hile katıp istediği fiyattan satar. Birisi kazara eteğini öpmezse akşama kalmadan o gün dayak yer : Birisi öpmese sehven eteğin Kalmaz ahşama o gün yir köteğin”.

Şair Hayriyye de “Bir de olumlu âyân tipi vardır. Bu da aynı adı taşıyan ama namuslu, dürüst kişidir. Ancak bu tip pek öyle etliye sütlüye karışmadığından halk tarafından fazla itibar görmez.Bunlar orta halli insanlardır, helȃl yoldan geçinir,”diyor. Bunların çoğalması lazımdır.

Yeni sistemde “milletvekilliği” etkisini kaybettiği oranda sistemde kısmi düzelme olabilir. Olmazsa değişen bir şey olmayacağı kanaatindeyim. Yolsuzluğun adaletsizliğin kökleri kurutulmadan sistem değişikliklerinden fazla umutlanmaya gerek yok. Vesselam.