• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Her hasta, hastalığının farkındadır ve tedavi yollarını arar. Ancak iki hastalık var ki hasta hastalığının farkında olmadığı gibi kendisini çok sağlıklı sanır. Bu iki hastalık IRKÇILIK VE MEZHEPÇİLİKTİR. Bazıları deliliği de buna ekleyebilir. Zira deli de aklını yitirdiğinin farkında değildir, bilakis kendini çok akıllı sanır.

Irkçılık ve mezhepçilik hastalığına yakalanan zavallılar o kadar sağlıklı olduklarından emindirler ki, ırkçılığa ve mezhepçiliğe lanet okuduklarını bile görebilirsiniz.

Normal şartlarda insanlar hastalara acır ve sağlıklarına kavuşmaları için çaba sarf ederler. Hiçbir şey yapamasalar şifa bulmaları için dua ederler. Ancak bu hasta tipi hastalıklarını kabul etmedikleri için yardım almayı şiddetle reddeder, hatta kendisine yardımcı olmak isteyenlere saldırırlar. Haliyle çevredeki sağlıklı insanlar da bunlara yardımcı olacaklarına onlara nefretle yaklaşır. Farkında olmadan hastalıklarının müzminleşmesine sebep olurlar.

Sağlıklı insanların mutlaka bunlara yardımcı olmaları gerekir. Zira bu hastalıklar hızla yayılan bulaşıcı hastalıklardır. Her türlü saldırganlıklarına rağmen bunlara şefkat, merhamet ve sabırla yaklaşılmalıdır.

Sağlıklı herkesin bunlara hasta olduğunu hatırlatması onları şüpheye düşürecektir. Nasıl gördüğümüz hasta bir kardeşimize çekinmeden “rengin sararmış, sanki gözlerin çökmüş, senin neyin var, bir doktora görünsen” diyoruz, bunlara da sana ırkçılık bulaşmış ya da sen mezhepçilik hastalığına yakalanmışsın dememiz lazım. Hastalar ilk önce “yok bir şeyim” deseler de çok sayıda kişinin telkinleri onları sağlıklarından şüpheye düşürür ve bir arayışa sürükler.

Bildiğimiz hastalar doktora gidip tahliller yapınca hasta mı sağlıklı mı olduklarını anlarlar. Bizim malum hastaları nereye sevk edeceğiz, nasıl tedavi edeceğiz, işte asıl mesele burada. Adam yanlış bir tedavi ile daha da müzminleşebilir.

Kuşkusuz ırkçılık ve mezhepçilik hastalıklarının şifası Kur`an-ı Kerimde ve Efendimizin fiili ve kavli sünnetindedir. Ancak mütehassıs bir “irfan” hekimine müracaat edilmez, dozu ayarlanmazsa, kitap ve sünnete rağmen hastalık azabilir. Hatta o kadar ki tedaviyle uğraşan doktora dahi bulaşabilir. Yani anlayacağınız bu hastalıklar çok tehlikeli ve tedavisi çok zor hastalıklardır.

Bu hastalar adeta yuları şeytanın elinde olan develer gibidirler. Önce yulardan kurtarılmaları gerekir, ama bu o kadar kolay değildir.

Tedavi konusunda değil de teşhiste işe yarayacak ve hastayı hastalığına ikna edecek bir yöntemden söz edebilirim.

Irkçılık hastalığına tutulduğunda ısrar ettiğim bazı öğrencilerim süreç içerisinde “hocam hasta olduğumuzu nasıl anlayabiliriz?” dediklerinde onlara şöyle bir “test” öneriyorum.

“Kendinizi yoklayın eğer kavminizin İslamiyet`ten önceki zaferleri(!), başarıları(!), meziyetleri(!) size gurur veriyorsa, kavminiz İslam`a hizmet etmemiş olsaydı İslamiyet`in biteceğini düşünüyorsanız, kavminizin İslam`ı kurtardığı kanaatindeyseniz, bugün de Ümmeti ancak kavminizin kurtaracağına inanıyorsanız bilin ki siz hastasınız.

Yok, eğer kavminizin İslam öncesi başarı veya başarısızlıkları sizi zerre kadar etkilemiyorsa, bana ne onlardan diyebiliyorsanız, eğer kavmim İslamiyet`i seçmemiş olsaydı şimdi helak olmuştuk, İslamiyet bizi kurtardı, izzet ve şeref sahibi kıldı, bugün de hangi kavim olursa olsun ancak İslam`a sımsıkı sarılmakla izzet sahibi olabilir diyorsanız sıhhatinizden emin olabilirsiniz” diyorum.

Mezhepçilik aslında üstü örtülü “tekfirciliktir”. Mezhepçiler, mezheplerini “din” edindiklerinden mezheplerinden olmayanları dinlerinin dışında kabul ederler. Kendi mezheplerinden olmayanları bazen sapık, bazen fasık, tepkilerden çekinmedikleri ortamlarda da kafir ilan ederler.

Rabbim ümmeti bu ağır, bulaşıcı ve tehlikeli hastalıklardan muhafaza eylesin.