• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Eğer Avrupa Medeniyetinin en belirgin, en özgün vasfı demokrasi ise ve eğer Avrupa denilince akla ilk olarak demokrasi geliyorsa kim ne derse desin ben derim ki Avrupa kaybetmiştir, demokrasi hezimete uğramıştır. Eğer Avrupa medeniyeti ilerici ise ilericilik kaybetti. Demokrasi ve tüm bileşenlerinin bir kez daha aslında kamufle edilmiş ilkel bir haçlı zihniyeti olduğu ortaya çıkmıştır.

Hatırlayın bu Batı AK Partinin ilk döneminde böyle hasmane davranmıyordu. Resmi gayrı resmi bütün kurumları ile AK Partiye destek verdi. ABD dâhil bütün İslam düşmanlarının desteğini unutmadık.  Meğer içerde ve dışarda bu desteğin asıl nedeni o dönemde AK Partinin bir müttefikinin ya da iktidar ortağının aynı zamanda Haçlı ittifakının bir parçası olması imiş. Dikkat edin AK Parti ile FETÖ örgütünün arasının açılması ile birlikte savaş nerdeyse Hilal-Haç savaşına evrilmeye başladı.

Haçlı ittifakı iyice netleşti. Özellikle FETÖ`nün bu ittifakın bir parçası olduğu o kadar belirgin oldu ki bu terör örgütünün en meşum, acımasız ve faşist eyleminde dahi Avrupa müttefikini yalnız bırakmadı. Demokrasinin “halkın kendisini yönetmesi” ya da “milli irade hâkimiyeti” olduğu iddiasını artık şöyle okumak gerekiyor. Halk, haçlı zihniyetinin onayından geçen, O`na hizmette kusur etmeyecek bir kuklayı başına getirirse o halkın iradesi saygın bir iradedir, değilse hiçbir değeri yoktur.

O kadar ahmak ve gözü dönmüş bir zihniyet ile karşı karşıyayız ki halkın nerdeyse üç kişiden ikisinin oyunu alan birine rahatlıkla “faşist”, “diktatör” diyebiliyor; gözünü kırpmadan halkının üzerine bomba yağdıranları “demokrat” olarak nitelemekten çekinmiyor. Evet demokrasi buysa kaybetmiştir, hezimete uğramıştır ve ilelebet de öyle olacaktır. 

Dikkat edin Kürdistan coğrafyasının başına bela olan haçlı ittifakının küçük bir parçasını oluşturan terör örgütü, halka yaşattığı bunca acıya felakete rağmen Avrupa tarafından korunmaktadır. ABD ve Avrupa halkını cayır cayır yakan ya da yakılmasına sebebiyet veren şehirlerini tufandan çıkmış gibi harabeye çeviren bu örgütü gözü gibi korumaktadır.

Bu terör örgütü birkaç yıl önce Türkiye “demokrat” halkalarının temsilcisi olduğunu, sadece Kürtlerin temsilcisi olmaktan feragat ettiğini açıklamıştı. Ne kadar ahlâk ve namus düşmanı, haysiyetsiz, sosyalist, komünist yapı varsa hepsini “demokratik” güçler olarak saflarına katmıştı. Karşıt güçleri, özellikle AK Parti ve HÜDA PAR`ı diktatörlükle, faşistlikle hatta Daiş`le özdeşleştiriyorlardı.

Şimdi faşist kim, diktatör kim, zalim kim, zorba kim iyice belli oldu mu? Kürdistan`a sürgün edilen faşist FETÖ örgütünün seçimlerdeki desteğine bakarak Ekrem Dumanlı`nın kapalı kapılar ardındaki görüşmelerini hatırlayarak başlarını önlerine eğecekler mi? Ya asıl diktatör ve faşist olduklarını kabul ve itiraf edecekler ya da bu zaferi “Daiş`in(!), diktatörlüğün(!), faşizmin(!)” zaferi olarak selamlayacaklar!. Bu sapık ve çürük mantıkları kendilerini trajikomik bir duruma düşürecektir. Bu sürdürülebilir bir söylem değildir. Derhal vazgeçilmelidir. Aksi halde kaybediyorlar ve kaybedeceklerdir. 

Son sözüm meydanlara… Ak Parti, HÜDA PAR ve diğer İslami STK`lara… Madem darbe faşizmi “Allahu Ekber, Lailahe İllallah” haykırışları ile bastırılmıştır, bunun hakkı verilmelidir. Artık Bu ülkede Allah`tan başkasının adı asla yüceltilmemeli, Allah`tan başka büyükler tanınmamalıdır. Belki zaten bu böyledir denilebilir. Evet, bu halkın gönlünde böyledir ama biz bunun mevzuatta da yürütmede de böyle olmasını istiyoruz.

Bu halk Allah`ı tanımayan hatta hiçbir dini kendine yakın kabul etmeyen kendini bütün dinlerden eşit mesafede uzak kabul eden rejimin ayakta kalması için canını ortaya koymuş olamaz. Bu zalim rejim maalesef bu canları da kendi yolunda verilmiş gibi hanesine kaydetmek üzeredir. 

Dikkat edilirse meydanlar “idam isteriz” dediğinde Cumhurbaşkanı halkın talepleri dikkate alınacaktır göz ardı edilemez diyor. Madem öyle içinde “kısas”ı da barındıran İslam hukukunun, haçlıların devşirme kanunlarının yerine ikamesini istemenin zamanı daha gelmedi mi? Müslüman halkımız kendinden olmayan devlete rağmen sırf kendilerinden olan bir lideri korumak ve sahiplenmek adına bedenini topa, tanka siper etmiştir. Devlet de kendilerinde olsa bu halk neler yapmaz ki, o zaman alçaklar böyle ihanetleri akıllarından geçirebilirler mi?