• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Geçen hafta ülke gündeminde Halep`e yönelik Moskof saldırıları vardı. Halep yanarken “Suriye`nin dostları” nedense kimsenin aklına gelmedi. Seksen küsur ülkeden oluşan ve içerisinde güvenlik konseyi ülkelerinin, petrodolar babalarının Avrupa Birliği üyelerinin olduğu devletlerden sadece Türkiye halkından çok da yüksek sayılmayan bir ses çıktı. Şimdi Suriye`nin dostları Beşşar`ın dostlarına dönüşmüşler. Çatışmalar başladığında bunlar Suriye`nin dostu ise düşmana ihtiyaçlarının kalmayacağını dile getiriyorduk. Muhalefet kâfirlerin dostluğuna güvenerek yola çıkmışsa hem İslam`a hem de akla muhalefet etmiştir. 

Suriye muhalefeti ve halkı hâlihazırda yalnız ve kimsesizdir. Kendi içinde parçalanmış ve çatışan bu muhaliflerden bir başarı ve ya olumlu sonuç beklemek aşırı hayalperest olmayı gerektirir. Bu saatten sonra devam eden direnişin Suriye halkına özgürlükten ziyade daha çok yıkım, daha çok bebek ve çocuk ölümü getireceği kuşkusuzdur.

Bunun böyle olacağı       başından belli değil miydi? Bir zalimi devirmek için tescilli zalimlerle işbirliği doğru bir karar mıydı? Zalimlerin son merhalede mazlumlara karşı kendi aralarında iş birliğine gideceği sürpriz sayılır mı?

Beşşar`a en ciddi kayıplar yaşatan, çok büyük bir toprak parçasından rejimi uzaklaştıran İŞID maalesef mazlumların değil zalimlerin umuduna ve Suriye`yi talan etmek isteyen leş kargalarının saldırıları için meşruiyet gerekçesine dönüşmüş durumdadır.

Her gün gözlerimizin önünde yakılan, yıkılan İslam beldeleri katledilen masum yaşlı kadın ve çocuklar için basın açıklamaları yapmak, zalimleri lanetlemek yeterli midir? “Moskof mezalimi” ile tanıdığımız Moskof`a niye zulüm yapıyorsun dediğimizde “ben sadece işimi yapıyorum” demez mi? 

Suriye biz Müslümanların öz evladıdır. Ancak bir zalim tağut onun üzerinde hak iddia ediyor. Bebeğimiz ortadan ikiye bölünecek gibi. Bu durumda Hz. Süleyman`ın (as) hakemlik ettiği meselede olduğu gibi öz anne hükmünde olan bizlerin çocuğun vücut bütünlüğünü ve hayatını korumak için bir adım geri atması yerinde olmaz mı? Hâkimi mutlak o zaman belki yavrumuzu bize bağışlar. Ama bu anlamsız ısrar giderek ciğerimizi kaybetmemize sebep olacaktır. 

Öyle bir zamandayız ki aklıyla hareket edenler İmanı Allah`ın (cc) meleklerle yardımını görmezden geliyorlar. İmanlarıyla hareket edenler de aklı, tedbiri saf dışı bırakıyorlar. Halbuki bu ikisine de aynı anda ihtiyacımız var. Suriye`de çok ciddi bir halk muhalefetinin varlığı inkâr edilemez.” Suriye dostları” gerçek dost olsalardı bu muhalefetten bir hükumet çıkartır, Birleşmiş Milletlerde tanınmasını sağlarlardı. O zaman silahlar eşitlenmiş güçler dengelenmiş olurdu. Şimdi bir taraf uluslararası hukukta “devlet” diğer taraf “isyancı, terörist” konumundadır. Bir taraf gemilerle uçaklarla kendisine silah taşırken, diğer tarafa silahlar çocuk bezleri altına saklanarak götürülüyor. Bir taraf istediği devletle savunma işbirliği anlaşması yaparak müttefiklerinin hava ve deniz kuvvetlerinden istifade ederken diğer taraf hastalarını dahi tedavi ettirmekte sorunlar yaşıyor.

Güçler arasındaki bu orantısızlık belli oranda dengelenmeli idi. Şimdi de muhalefet aklıselim ile hareket etmek isterse başka bir yol denemelidir. Bu şartlar değişmedikçe süreç sadece israil ve silah tüccarlarına yarayacaktır. Savaşın bitirilmesi halinde hangi taraf kazanırsa kazansın kesin olarak kaybedeni israil ve silah tüccarları olacaktır.