• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, Rabbimizin bir ikazını dile getirmek dahi toplumun bir kesimini adeta çılgına çeviriyor. Mesela ŞURA suresinin 30. Ayeti kerimesi bu ikazlardan biridir. Ayetin meali: “Başınıza gelen her musîbet, ellerinizle işleyip kazandığınız (günah ve kötülükler) yüzündendir.” Hatırlarsanız Gölcük depremi sırasında bu mealdeki konuşmalarından dolayı Yeni Asya Gazetesi sahibi Mehmet KUTLULAR iki yıl hapse mahkum edilmişti.

Bu gün Güneydoğu Bölgesinin tamamına yakınında insanlar ağır bir musibetle karşı karşıyadırlar. Bazı ilçelerde hayat adeta felç olmuştur. Geceler boyu süren çatışmalar bazen gündüz de devam etmektedir. Çatışmalar nedeniyle insanlar en tabii ve zaruri ihtiyaçlarını dahi karşılayamaz hale gelmişlerdir. Çatışma alanlarında hayat durduğu yetmezmiş gibi çatışmanın nispeten yoğun olmadığı yerlerde de kepenk ve kontak kapatma eylemleri ile hayat durdurulmaya çalışılmaktadır. Zaten hayatını idamede zorluk çeken bölge insanı ağır bir felaket ile karşı karşıyadır.

Felaketin sorumluluğunu çatışmanın tarafları birbirlerine yükleye dursunlar, bizce asıl sebep yukarıdaki ayeti kerime uyarınca bölge insanın kendi elleriyle işlediği günahlardır.

Varlık nedeni dindarları sosyalizm vasıtası ile dinsizleştirmek olan örgütle mücadele edilmedi, belki can ve mal korkusu ile destek dahi olundu. Ama 6/8 Ekim olaylarında zılgıtlar eşliğinde masum bedenlerin cayır cayır yakılmasına nasıl sessiz kalınabildi. Haydi, bu zulme sessiz kalındı, belki tek başına bu zulüm dahi çok büyük felaketler için yeterli neden olabilirdi. Buna ayrıca eşcinselliğe destek olmak neden eklendi? LGBTİ`ler için canını dişine takmak neyin nesi idi? Bir yazımda değinmiştim, bu destek şu anlama gelmiyor muydu? Eski kavimlerin Peygamberlerine meydan okurcasına “haydi bizi korkuttuğun bela gelsin daha ne duruyorsun elinden geleni ardına koyma, rabbine söyle de bizi korkuttuğun belayı göndersin” çağrısı değil miydi? Şimdi görüyoruz ki, felaketin yoğunluğu günahın yoğunluğu ile doğru orantılı, ne kadar çok günaha destek o kadar çok bela ve musibet. Örgüt adeta felaketleri üzerine çeken PARATONER gibi olmuş. “Ben burada özerklik ilan ettim” diyerek bela ve musibete davetiye çıkartıyor, özerklik ilan edilen yerler harabeye çevriliyor.

Denilebilir ki, hayır; tam aksine insanlar 6/8 ekim olayları yeniden yaşanmasın sulh ve sükun sağlansın diye bunlara destek oldular. İnsanlar böyle olacağını nerden bilebilirlerdi? Biz de deriz ki, asıl huzur veya felaketlerin bir karar mercii vardır ki bundan gafil olmamak gerekir. O`(cc) bize Felah`ın yolunu “kad eflehal Mu`minun” sûresinde göstermiştir. O (cc) ilahlık taslayanların, uyarıcılarından yüz çevirenlerin, açıkça men edildikleri fiilleri pervasızca yapanların başına neler geldiğini ayrıntıları ile açıklamıştır. Aynı sebeplerin aynı sonuçları doğurması gibi isyan ve tuğyanın akıbetinin hem bu dünyada hem de öteki dünyada rüsvaylık olduğu haber verilmiştir. ADETULLAH böyledir. Yoğun bir şekilde günahlara dalmak, tövbeyi unutmak, ağır felaketleri kaçınılmaz kılmaktadır.

Kuzey Suriye`de yaşanan felaket, sürgünler, katliamlar da benzer şekilde henüz bitmiş değildir. Bu felaketin sebeplerinden sadece bir tanesi için “Kur`an`ı yaktı, Peygamberimize ağır hakaret etti!” cümlesini Google yazın bakın karşınıza ne çıkıyor. Bunların düşmanlığı doğrudan Allah ve Resulünedir. İHH gönüllüsü bir kardeşimiz yardımda bulunduğu bir Kobani`liye “dua edin de Allah bu belayı başınızdan savsın” deyince Kobani`li “zaten bütün bu işleri başımıza getiren O (cc), bir de O`na yalvaracak mıyım? Bundan kötüsü mü var, elinden geleni ardına koymasın” demiştir.

Bir çift sözüm de “Meşhur Vali” ve zihniyetine, hani polisinizi şehit vermemek için sokağa çıkartmıyordunuz ya! bakın felaket gelir adamı gece yatağında bulur. Sen akıllı ol, vazifeni gereği gibi yap. Asıl HAFİZ olan Allah`tır (cc).

Şimdi birileri çıkmış barış çağrısında bulunuyor. Bu çağrıların zerre kadar faydası olacağı kanaatinde değilim. Barış yerine taraflara TÖVBE çağrısında bulunulması yerinde ve yararlı olur. Belki örgüt de devlet de tövbe etmez ama onlara destek olan halk tövbe ederse, Affedici Rabbim bu ateşi rahmeti ile derhal söndürebilir.