• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Mütegallibe, Hilafeti yeryüzünden kaldırmakla yetinmedi, ayrıca Müslümanları hilafetin anlamsızlığına ve gereksizliğine ikna etmeye çalıştı. İslam`ı siyasetten uzaklaştırmak için sözde İslami cemaatler şeyhler/alimler (bel`amlar) devreye soktular. Ancak bütün çabalarına rağmen ikna olmayan bir kesim vardı ve bunlar da İslam`ı hayatın her alanına özellikle de yönetime hakim kılmaya çalıştılar.

Mütegallibe, bu düşünceyi savunan Müslümanları “Siyasal İslamcı” olarak niteledi. Onların istediği Müslüman tipi; sınırsız üreten, ancak izin verdikleri kadar tüketen ve asla yönetmeyen bir Müslümanlıktı. Bu tip Müslüman, Batı standartlarına uygun Müslümandı. Kendi standartlarına uygun olmayan Müslüman, radikal, aşırı, fundamentalist kısaca tehlikeli ve potansiyel suçlu idi.

İslam`ın topluma egemen olmaması hatta olmasına muhalefet etmek koşuluyla Müslümanların yönetimde yer almasında hiç bir sakınca yoktu. Bugün İslam`ı toplumdan tecrit etmeyi kendilerine görev kabul edenler daha doğrusu bu işle görevlendirilenler kapılarını Müslümanlara açmakla kalmamakta, onlara önemli mevki ve makamlar vadetmektedirler. Bu tekliflere dinini dünyasına değişenler maalesef balıklama dalmaktadırlar.

Özü itibari ile Rasulullah`ın getirdiklerine karşı alternatif programı olanlar; kapılarının bütün din, inanç ve etnisitelere açık olduğunu söylerken aslında zımnen şöyle demiş oluyorlar: “kendi önderlerinizi bırakıp önderliğimize tabi olabilirsiniz”. Rasulullah`a sadakatle bağlı olanların böyle çağrılara itibar etmeleri mümkün değildir. Onlarca yıldır âlimleri öldürülen, zindanlara tıkılan, medreseleri kapatılan tabii olarak dinini düzenin izin verdiği kadar öğrenebilen halkımız vahim bir aldatmaca ile karşı karşıyadır. Müslümanlara, “kıyafet ve ibadetlerine karışılmaması” ile yetinmeleri gerektiğine inandırılmaya çalışılmaktadır.

Mekke müşrik devletinin elebaşlarından Ebu Cehil`in, Efendimiz(s.a.v.)`in kılığına kıyafetine müdahale ettiğini ya da Hıra mağarasına giderken yolunu kestiğini duyan var mı? Esasen Efendimiz(s.a.v.) sadece mağarasında ibadet edip topluma müdahil olmasaydı, Allah`tan aldığı emir ve yasakların uygulanmasına talip olmasa idi hicrete zorlanır, işkence ve hakaretlere maruz kalır mıydı? Şimdi Müslümanlara Nebilerin, Nübüvvet öncesi tutumlarını örnek almaları dayatılıyor. Bunu kabul edene firavunun sarayında el bebek gül bebek davranılacağı öneriliyor. Bu önerinin kabulü açıkça İslam`a ihanet olacaktır.

Baroda, gerçek iktidar olursak “İslam`ın can, mal, akıl, nesil ve din emniyeti için tehdit teşkil eden içki, kumar, faiz ve zinayı yasaklayacak ve uymayanlar için cezai müeyyideler koyacağız” dediğimde bir meslektaşım “desene siz sırf benim hayatımı yaşanmaz hale getirmek için çalışıyorsunuz. Bunların tamamı bende var. Siz gelirseniz ben ne yapacağım.” Ona bu yasakların Müslümanlar için uygulanacağını Müslüman olmayanlara bu yasakların özellikle içki yasağının uygulanmayacağını söyledim. Kahir ekseriyeti bu meslektaşım gibi olan ve özellikle yöneticileri Kur`an`la sabit olan “had” cezalarını gerektiren cürümleri irtikâp edenlerle Müslümanlar nasıl aynı çatı altında bulunacaklar.

Onlarla aynı çatıda birleşemeyeceğimizin daha açık nedenlerini şöyle ifade edebiliriz; bizler içki, kumar, faiz ve fuhşun yasaklanmadığı bir ortamı ailemize neslimize saldırı olarak algılıyoruz. Bu saldırılara karşı önlem almayı kaçınılmaz görüyoruz. Bu amaçla gerekirse mahallelerimizde bunları yasaklayacağız. Karşı taraf ise içkiyi zinayı özel hayatlarının bir parçası ve en vazgeçilmez özgürlüklerinden saydıkları için özgürlüklerini savunma adına bizimle mücadele edeceklerdir. Onlar bu özgürlüklerine gerçekten çok zor şartlar altında kavuştular. Efendileri, Çanakkale`de, Kafkaslarda Yemen vb. cephelerde yüzbinlerce şehidimize rağmen cebren ve hile ile bu özgürlükleri! Kazanıp onlara ikram ettiler. Kendilerince bu kazanımlarını kaybetmek istemiyorlar.

Özellikle içkiyi temel insan haklarından sayanlar, içkinin yasaklanmasını hayatlarına kast edilmişçesine savunanlarla bizler ancak mücadele halinde olabiliriz. Biz bu hak batıl mücadelesini ecdadımızdan tevarüs ettik. Bize gelin hakla batılı karıştıralım diyenlere biz hak batıla karışınca batıl olur diyoruz, ancak batıl hak olmaz. Onların bu oyunlarına gelen gelsin biz gelmeyeceğiz. Biz haktan sapmadıkça, siz de hidayete ermedikçe aramızdaki mücadele dün babalarınızla bu gün sizinle yarın çocuklarınızla devam edecektir. Vesselam.