• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

İnsanların sağlıklı bir hayat sürmeleri için tıbbın kıymetini anlarız, koyduğu kurallara uyarız uymasak sağlığımız tehlikeye atacağımızı bilir, buna rağmen ya uyar ya da ihlal eder, bedelini öderiz. Sigara içenler gibi. Aynı şekilde mesela güvenli bir yolculuk için trafik kurallarının önemini bilir, ihlal etmenin bedelini mal veya canımızla ödeyeceğimizi bilir, buna rağmen çoğu zaman uymakla birlikte bazen de ihlal ederiz. Çünkü insanız, aceleciyiz, cahiliz, nankörüz, unutkanız, kıskancız, zalimiz vs. Bu nedenle gerek sağlığımızı gerekse mal ve canımızı bazen bilerek tehlikeye atarız.

Toplum da insan gibi yukarıda belirtilen illetlerle maluldür. İnsan bedeni gibi çeşitli hastalık riskleri ve başka tehlikeler altındadır. İnsanlar uysun ve ya uymasın karşılaşacağı mali ve bedeni zararlardan korunmak için çeşitli bilim dalları bir takım kurallar belirlemişleridir. Bunların bir kısmı tehlikeden baştan korumayı bazısı da sonunda tedavi amaçlıdırlar. Ancak toplumsal hastalıklar ve sair tehlikeler için ne gibi kurallar konulmuştur? Bu kuralların dayanağı nedir? Ne kadar sağlıklıdırlar? İrdeleyelim.

Basit bir teknolojik icadın en iyi nasıl çalışacağını, hangi şartlarda arıza yapacağı ve arızasının nasıl giderileceğini en iyi mucidinin bileceğini kabul ederiz. Bu nedenle mucit veya imalatçının koyduğu kataloğu okumaya ve ya uygulamaya çalışırız. Lakin çok daha karmaşık olan insan ve ya insanlardan oluşan toplum mucidinin (yaratıcısının) insanlığın selameti, sağlıklı işleyişi için koyduğu kataloğu kabule yanaşmayız. Neden? Yukarıda açıkladık ya; çünkü bizler aceleciyiz, cahiliz, nankörüz, unutkanız, kıskancız, zalimiz v.s.

İşin acı veren tarafı bütün noksanlıklarımıza rağmen bilimin ortaya koyduğu kuralları önemli ölçüde öğrenme imkânına sahibiz. Hatta bir kısmını bize zorla uygularlar. (Trafik cezaları gibi). Ancak toplum İçin Allah (cc) ve Resulünün koyduğu kurallar bize öğretilmediği gibi öğrenmemiz de engellenmiştir. Biz Müslümanlar olarak toplumsal dertlerimizin devasının Kitap ve sünnette olduğunu biliriz. Onlara uyduğumuz da işin başında birçok tehlikeden korunacağımıza inanırız. Ama maalesef bunları öğrenmekten önemli ölçüde mahrumuz. Öğrendiklerimizle amel edip etmememiz ayrı bir bahis.

Bizim halimiz, asıl ilacı eczaneden çıkartılıp hastalığına raflardan istediği ilacı seçmeye zorlanan hasta gibidir. Biz hastalığımızın ilacı İslam`dır dedikçe onlar bize “İslam hariç” istediğin ilacı seçebilirsin diyorlar. Onların bize sundukları ilaçlar hastalıklarımızı daha da azdırmakta adeta bizi zehirlemektedir.

Somut ve güncel bir örnekten hareketle diyoruz ki, eğer İslam`ın “Halvet Haramdır” hükmü bilinseydi ve uygulansaydı Özgecan olayı yaşanmazdı. Özgecan kız arkadaşının indiği yerde bu haramdan korunmak için kendisi de minibüsten inecekti. Esasen bu menfur olayı ülke gündemine taşıyan tecavüz değil, kızın namusunu korumak için verdiği mücadele ve canı pahasına ırzını koruma gayretidir. Yani bu canavarın elinden kurtulamam düşüncesi ile teslim olsaydı; belki iffeti, namusu zarar görecek ama canını kurtaracaktı. Sonra aile çevrem duymasın diye kimseye söylemeyecek, iş yargıya taşınmayacak ve tecavüzcünün yaptığı yanına kar kalacaktı. Toplumda bu şekilde tecavüzcülerin yanına kar kalan ne kadar olay var bunun tespiti imkânsızdır.

Özgecan “Halvet Haramdır” hükmünü ihlalin kurbanıdır dediğimde “inadına mini etek” diyen zümreden aklı da mini biri “keşke sokağa çıkmasaydı” diye kinayeli itirazda bulunmuştu. Biz kimsenin kızı, eşi ve bacısı değiliz, kimsenin namusu değiliz, namus kâbustur diyen arızalı zihniyet de “inadına dekolte” diyenler gibi bu menfur olay karşısında timsah gözyaşı döküyor. Oysa bu onların zihniyetinin bir eseridir, eserleri ile övünsünler.

Kadına özgürlük dedikleri birer “koruma görevlisi” hükmündeki baba, kardeş ve eşlerin kadından uzaklaştırılıp adeta bir ceylanı çakallara yem etmekten başka ne anlama gelebilir? Bir başbakan korumasız sokaklarda gezebiliyor mu? Bunlara koruma tahsisi onların özgürlüğünü kısıtlamak mıdır? “Oğlun gece yarılarına kadar gezip eğleniyorsa aynı hakkı neden kızına tanımıyorsun” diyen çakal sürülerine “bizim yanımızda kızımız ülkenin Başbakanından daha değerlidir, biz çıkmak zorunda kalırsa ona yeteri kadar koruma tahsis eder öyle çıkarırız” diyoruz. Çelik zırh, nasıl insan için yük olmasına rağmen savaş ortamında giyilmek zorunda ise tesettür ve mahremi ile sokağa çıkmak da kızlarımız için zırh hükmündedir, bundan vazgeçemeyiz.