• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Cumhurbaşkanımızın, Başbakan sıfatı ile 30 Aralık 2012 günü Şanlıurfa Hilton Garden Inn Otel`de kanaat önderleri ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle düzenlenen akşam yemeğine katılmıştım. O gün ilk sözü ben almış, Başbakana şunu sormuştum. “28 Şubat sürecinin failleri, vesayetçiler, Ergenekoncular yargılanmış suçlu bulunmuş ve cezalandırılmışlardır. 28 Şubat yargılamalarının “brifing”lerin gölgesi altında yapıldığını, adil ve tarafsız bir yargılamadan söz edilemeyeceği, bu konuda kamuoyunun mutabakatının olduğunu söylemiştim. Bir tarafta 28 Şubat sürecinin banileri cezalandırılırken neden banilerin binalarına dokunulmadığını, neden yaptıkları tahribatın giderilmediğini sormuştum. Neden haksız, mesnetsiz, delilsiz, sırf inançlarından dolayı düşmanca kin ve nefretle zindana tıkılan insanların mağduriyetleri giderilmiyor.” demiştim. Verilen cevap çok kısa idi: “O konu üzerinde çalışıyoruz.” Biz mağdurların mağduriyetlerinin giderileceğini beklerken, zalimler mazlum sınıfına dâhil edildiler. Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlarının darbe yapma iddialarının gülünç olduğu sanki Türkiye`de askerlerin hiç böyle bir sabıkalarının olmadığı Hükümet kanadınca da dile getirilmeye başlanmıştır. Görüştüğüm bir bakan açıkça askerlerin mağdur edildiğinden bahisle hayıflanıyor, üzüntülerini dile getiriyordu. Ancak aynı bakana Ergenekon ve Fergenekoncuların düzmece delillerle Müslümanları nasıl mahkûm ettiklerini anlattığımızda bön bön bakıyor, belli ki inanmıyordu.

Özellikle bizim o zamanlar (F)Ergenekon dediğimiz şimdi “Paralel Terör Örgütü” olarak adlandırılan çetenin Mustazaf camiaya yönelik kumpasları, dosyalar halinde hükümete sunulmasına, iddialarımız kanıtlayan çok sayıda delile rağmen, hükümetin özellikle bir kısım İslami camiaya mesafeli durması, mağduriyetlerine, masumiyetlerine rağmen annelerin ve evlatların ahlarına duyarsız kalması kör ve sağır rolü oynaması gerçekten anlaşılır gibi değildir.
Mustazaflar veya HÜDA PAR tabanı; T.C. Devletinin zulmünü, atalarından miras almış, buna PKK zulmü katmerli bir şekilde eklenmiş, yetmezmiş gibi bu kez paralelin acımasız saldırılarına komplolarına maruz kalmıştır. 28 Şubat süreci; devlete kıyılmadığı ve kutsal devleti teberru etmek için uydurulan “derin devletin” zulümlerini, İhya Der, İstanbul, Konya ve diğer dosyalar Paralelin zulmünün ve 6-7-8 Ekim olayları da PKK zulmünün gözlerinin içine sokmasına rağmen nasıl görmezden gelinebiliyor, gerçekten anlamakta zorlanıyorum.

28 Şubat`ın yüz binlerce mağduruna, özellikle brifing alan hakimlerin zulmüne sadece bir kişi uğramış gibi sadece Mirzabeyoğlu`nun mağduriyetinin giderilmesi nasıl izah edilecek? Bugün de Paralel örgütün uydurma delillerle hayatlarını kararttığı yüzlerce mağdur varken özellikle Hizbullah ve Hizbuttahrir dosyalarının görülmemesi ne anlama gelmektedir? Bu dosyalara girildiğinde muhtemel bir iç ve dış baskı sonunda Paralelden hapse gireceklerin serbest bırakılmasının güçleşeceği mi hesaplanıyor? Neden sadece bir tek dosya üzerinden hareket ediliyor? Öyleyse adama demezler mi bu kadar okula, yurda, hayır hizmetlerine(!) karşılık hatalı velev kasıtlı bir operasyon nedeniyle bir camianın bu kadar üzerine gidilir mi? Hükümet böyle seçici davranarak adaletsizlikleri gidermek yerine işine yaradığı kadar mağdurlar arasında ayrımcılık yapmakla ayağına sıkmış olmuyor mu?

Bir önceki başbakanın tam iki yıl önce yapıldığını iddia ettiği çalışmalardan bir haber var mı? Şahsen Başbakanın yalan söyleyebileceğine inananlardan değilim. Bu çalışmalar neden sonuçlanmaz. Mağduriyetlerin giderilmesi taşların yerine oturtulması için elzem değil mi? Hem Ergenekonculara hem de Paralelcilere bu kadar ağır ithamda bulunacaksınız, sonra da kala kala bir Mirzabeyoğlu ve bir de Tahşiyecilerin mağdur edildiği, diğer camialara hiçbir şey olmamış gibi tavır takınacaksınız. Ne kadar inandırıcı olabilirsiniz? Bu gün Ergenekoncuların zalim değil mazlum olduklarına inanılmaya başlandığı gibi ileride paralelcilerin de zalim değil mazlum oldukların inanılmaya başlandığında “zalim” koltuğuna kim oturtulacak?