• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

6-7 Ekimde verilen şehitlerden sonra toplumun nabzını almaya çalışıyoruz. Bire bir görüştüğümüz farklı cemaat mensupları aşağı yukarı benzer önerilerde bulunuyorlar. Yarım ağızla zalimlere, hainlere, gaddarlara, karşılık verilmemesi öneriliyor. Açıkça dile getirilmese de cihaddan uzak durulması teklif ediliyor. Hayretler içerisinde kalıyoruz.  Müslümanlara “kendi elleri ile kendilerini tehlikeye atmaları” öneriliyor.

Oysa bu camia geçmişte bu tehlikeyi göze alamamıştı. Bu saatten sonra ve var oldukları müddetçe de böyle bir tehlikeyi göze alamayacaklardır. Belli ki bu işlerde bir terslik var. Bir Müslüman kardeşine nasıl böyle tehlikeli tekliflerde bulunabilir.

Öyle anlaşılıyor ki, siyasi hırslar, savrulmalar, dünyevileşmeler  “tehlike” algımızı değiştirmiş, dünyaya geliş maksadımızı unutturmuş.  Pratiğimiz söz ve düşüncelerimizle örtüşmez hale gelmiş. İmtihan dünyasında cennet mukabilinde verilecek bedeller kayıp kabul edilmiş, dünya metaının azlığı unutulmuş. Kısaca toplumumuza bir şeyler olmuş, üzerine gaflet çökmüş. Bu üç günlük dünyada karşılaşılacak maddi kayıpları sürgün hapis ve muhacerat gibi cehenneme nispetle kayıp bile sayılmayacak şeyler için cennet heba edilecek hale gelinmiş. Bu cinnet halidir.

Gaflet maalesef bulaşıcıdır, nerdeyse camiaya da sirayet edecekti. Rabbime hamdolsun ki önceki şehitlerin hatırına son olaylarla uyanış vuku buldu, yeniden teyakkuza geçildi. Yani tam tehlikeye düşüleceği sırada Rabbim merhameti ile yeni şehitler bahşetmek suretiyle camiayı korumuştur.

İşin uhrevi boyutu böyledir. Ancak dünyevi boyutu ile de Müslümanlar çok iyi bilirler ki kâfirlerin insafına sığınılmaz. Çünkü onlarda asla acıma merhamet ve insaf olamaz. Bugün onların şerrinden sakınma adına onlara teslim olanlar peşinen ahiretlerini kaybetmekle birlikte dünyada da her şeylerini kaybetmeye adaydırlar. Müslümanlar ne zaman haklarından vaz geçmişlerse izzetlerini de kaybetmişlerdir.

Bir kez şeytana teslim olmaya gör! Şeytan insanı cepheden cepheye koşturur. Şeytanın ordusuna dönüşen Marksist örgüt sadece “Ben sana teslim oldum demekle” yetinmeyecektir. Kendisine katıksız kulluk ve itaat isteyecektir. Kişi bir kez Allah`a kulluktan vazgeçmeye görsün. Arkasından her bir şeytanın askeri, onu kendine kul ve köle haline getirecektir. Belki bölgede yaşamayanlar ya da yaşı müsait olmayanlar bilemeyebilirler. Şeytani örgütün şerrinden kurtuluşu, ona itaat ve teslimiyette arama gafletinde bulunanlar öyle şerlere duçar oldular ki, bu facialar anlatmakla bitirilemez.

Yaşanmış örneklerden sadece bir tanesi: İslami hayat süren bir aile korku sınavını kaybedince Müslümanlardan yolunu ayırır ve örgüte bağlılığını bildirir. Aklınca kendini güvene almıştır.  Ancak örgüt bu korkağın örtülü eşini toplantılara çağırır. Güya önderin kadın özgürlüğü hakkındaki eserlerinden faydalanılarak seminerlerle kadın bilinçlendirilecektir. Kızı ve oğlu örgütün marşlarını, halaylarını öğrenmek için karma kurslara çağrılır. Kadın arkasına aldığı örgütü sayesinde erkeğin aile reisliğini tanımaz. Evine gecenin istediği saatinde gelir hatta istemezse gelmez. Kız oğlan da aynı şekildedir. Baba çocuklarına soru sormaya korkar hale gelir. Çünkü aile artık örgütün malı olmuştur.

Birçok ailede bir evden en az bir kız bir erkek çocuk dağa götürülür. Tertemiz çocuklar örgütün her türlü kirli işlerinde kullanılır, ya hapislerde çürütülür, ya da kirli bir çatışmada pisipisine ölür. Allah`tan (cc) gayrisine sığınmanın acı neticesidir ve kaçınılmaz bir sondur bu.

Şeytanın şerrinden şeytana sığınma budur. Şeytandan dost olmaz, şeytan güvenilir biri değildir, kimseye güven veremez. İşte örgütün düştüğü acı sona bakar mısınız? Her tür hakareti yağdırdığı Barzani`ye ne övgüler ne hürmetler sunuluyor! Hatta şerikleri Türk solu ile birlikte “Defol Amerika”, “Kahrolsun Amerika” sloganlarının yerini “Biji Amerika ve Biji Obama” sloganları almış durumda. Gelinen son nokta Büyük Şeytana sığınma. Bunun acı akıbetini yakında göreceğiz.

Müminler için Şeytandan sığınılacak yegane varlık Allh`tır(cc). Onun bize öğrettiği güven ortamı ya da  tehlikeden korunma yöntemi her daim savaşa hazırlıklı olmaktır. Herkes gibi bizim de sulha selamete emniyete güvene ihtiyacımız vardır. Vesselam