• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Çok değil bundan 30-35 yıl önce coğrafyamızda neredeyse ABD ye düşman olmayan fikir akımı yok gibiydi. Bu azgın şeytanla en iyi mücadele edenler, ona en ağır darbeyi indirenler hangi dünya görüşüne sahip olurlarsa olsunlar derin bir muhabbet kazanırlardı. Şeytana başkaldırı her kesim tarafından adeta ayakta alkışlanırdı. “Defol git benim yurdumdan, Amerika katil katil; Yıllardır bizi bitirdin, Amerika katil katil; Devleti devlete çatar, İt gibi pusuda yatar, Kan döktürür silah satar, Amerika katil katil…” diyen Mahsuni türküleri hemen herkes tarafından zevkle dinlenir, Fidel Kastro, İmam Humeyni sevgi ve saygı ile anılırdı.

Şimdilerde neredeyse düşman olan yok gibi. Sağcısı, solcusu, İslamcısı, Kürtçüsü, Türkçüsü nerdeyse herkes açık açık ABD hayranı olmuş, büyük şeytanı büyük kurtarıcı görmektedir. Daha önceki bir yazımda değinmiştim, her işimizde şeytanın şerrinden Allah`a sığınmak gerektiğini bilsek de fiiliyatta, amelde hep küçük şeytanın şerrinden büyük şeytana sığındık.

Şeytan ve avenesinin şerrinden korktuğumuz kadar Allah`ın bela ve musibetlerinden çekinmez olduk. Büyük şeytana meydan okumayı cesaret ya da yüreklilik değil aptallık kabul ettik. Biz bu ahval üzere devam ettikçe başımızdan bela ve musibet eksik olmadı, olmayacak. Kısır bir döngü içerisinde debelenip duruyoruz.

Büyük şeytanın, Allah`ın taraftarlarının çoğalıp güçlenmesine karşı neler yaptığını hepimiz biliyoruz. Önce apoletli “çocukları” eliyle darbeler yaptırıyor, atadığı diktatörler vasıtasıyla halka kan kusturuyor, sonra halkı zorbalardan kurtarıcı rolüne bürünerek katliamlarına meşruiyet kazandırıyor. Tıpkı kuklalarının ülke içerisinde uyguladığı taktik gibi. Mesela 12 Eylül öncesi ülkede çıkarılan kardeş katliamına karşı askerin yönetime el koyması zemininin oluşturulması gibi. O günlerde darbecilerin işin iç yüzünü bilmeyen zavallı halktan özellikle yaşlı annelerden çok dua aldığını hatırlıyorum. O gün askeri istememek kardeş katlini, terörü istemekle eş kabul ediliyordu. Tıpkı bu günlerde ABD`ye karşı olmanın IŞİD`den yana olmakla eş anlamlı kabul edildiği gibi.

Gelinen son noktada eski tüfek solcuların kahir ekseriyetinin HDP`yi desteklediklerini biliyoruz. HDP`nin eskiden özgürleştireceğini sonradan sözde demokratlaştıracağını vadettiği Rojava başta olmak üzere Kürdistan`ın IŞİD karşısında düştüğü çaresizlik ortadadır. İki yıl önce bir Kürt yetkili, Peşmergelerin sayısını roket sistemleriyle donatılmış 2 bin zırhlı araca sahip 190 bin kişi olarak açıklamıştı. Peşmergenin de desteği ile Mahmur IŞİD`an geri aldığında PKK/PYD, IŞİD`ın ağır silahlarından bahsetmiyor, kendisini IŞİD tehlikesine karşı koyabilecek yegâne güç olarak gösteriyordu. Rojava`yı sadece Yezidiler için değil IŞİD`den kaçan herkes için güvenli bir bölge olarak ilan ediyordu. Oysa şimdi IŞİD`in ağır silahlarından bahisle ABD`ye haşa “yegâne kurtarıcı” muamelesi yapıyor. Özetle kendisini Kürtlerin yegâne temsilcileri gösterenler bir avuç IŞİD savaşçısı karşısında ABD`ye sığınmak suretiyle Kürtleri “zillet” içerisinde gösteriyorlar.

İslamcıların kafa karışıklığı ortada, “Libya da Nato`nun ne işi var.” sözünün akabinde NATO`ya verilen destek, şimdi koalisyona destek olarak devam etmektedir. Hem de John Kerry: "Türkiye ön cephede yer alacak" sözünün hemen akabinde Cumhurbaşkanı Erdoğan`ın “Amerika önderliğindeki uluslararası koalisyona Türkiye`nin hem siyasi hem de askeri destek verebileceğini” söylemi, kafa karışıklığının boyutunu göstermektedir. Koalisyonun ilk icraatı Nusra cephesini vurmak olmuştur.

Koalisyon işe İslamcılara en yakın guruptan başlayarak anlamak isteyene iyi bir mesaj vermiştir. Koalisyon büyük şeytanın komutasında Nusrayı, IŞİD`ı vurarak Şiileri, Beşşar`ın kuvvetlerini, Hizbullah taraftarlarını vurarak Sünnileri memnun edecek böylece coğrafyayı özellikle siyasal İslamcı olan Sünnilerden ve Şiilerden temizleyecektir.

Hizbuşşeytan altın çağını yaşıyor demiştik. Zira ümmetin başta petrol olmak üzere yer altı ve yer üstü zenginlikleri şeytana peşkeş çekiliyor, bu kaynaklarla elde edilen paralarla kâfirlere ait silah fabrikaları harıl harıl Müslümanları katledecek silahlar üretiyor. Bu silahlar kukla rejimlerin askerlerinin eline verilerek Müslümanlar hunharca katlediliyor. Bütün bu cinayetler ve katliamlardan büyük şeytan asla sorumlu tutulmuyor, sorumlu, Şiilere göre Selefiler, Selefilere göre Şiiler, Sünnilere göre Şiiler ve küresel cihatçılar v.s…

Selam ve dua ile…