• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

 İktidar olmanın en çok bilinen yolu ve yöntemi, halkın taleplerini doğru tespit edebilmek, öncelik sırasına koyup en acil olanlarından başlayarak bu talepleri karşılayacağını yüksek sesle dile getirmektir. Genel olarak din, dil, ırk gözetmeksizin bütün toplumların talepleri huzur, refah ve güvenliktir. Bunların sağlanabilmesinin olmazsa olmaz şartları da özetle hürriyet, adalet ve eşitliktir.

Özelde müminlerin en temel talebi ahiretin tarlası hükmündeki dünyada iyi bir hasat yaparak cenneti kazanabilmektir.

Bunun için de inancını yaşayabilmesinin önünde hiçbir engelin olmaması, adil bir ortamın hazırlanmış olması gerekir.

Adaletin zıttı zulmettir ve zulmet zifiri karanlıktır. İslami toplum “nur” un hâkim olduğu aydınlık bir zeminde münevverlerin ekseriyette olduğu bir toplumdur.

Şimdi İslami bir devletimiz olmadığına ve laik bir devlette yaşadığımıza göre genel olarak bütün toplumların temel ihtiyaçları olan hürriyet, adalet ve eşitlik en tabii hakkımızdır. Yani bu taleplerde bulunmak için devletin bir dininin olması da şart değildir.

Yüz yıla yakın bir zamandır ki bu toplum, özgürlük ve adalet hasretiyle kıvranmaktadır. Özgürlüklerin önündeki en büyük engel muhtelif vesayetler olmuştur. Bunlardan en bilineni askeri vesayettir. Çeşitli hile ve desiseler kullanılarak hürriyete engel görülen saltanat kaldırıldıktan sonra, askeri saltanat dönemi başlatılmıştır. Hukuken milleti temsil ettikleri için milletvekillerine dokunulmazlık verilmiş, kâğıt üzerinde milletvekiline dokunmak millete dokunmak anlamında kabul edilmiş olmasına rağmen milletin başvekilleri hukuken hiçbir dokunulmazlığı olmayan askerler tarafından katledilmişlerdir.

Temel amacı halka adaleti dağıtmak olan adliyeler vesayetçilerin sopalarına dönüşmüş ve bunlar birer zulüm mekanizması olmuştur.

Askeri vesayetin sivil yüzü her zaman CHP olmuştur. Halkımız, içinde “halk” kelimesi geçmesine rağmen halkın hürriyetlerinin önündeki asıl engelin bu parti olduğunun farkına varmıştır. Bu nedenle halk CHP`yi hiçbir zaman özgür iradesi ile iktidar etmemiştir. Aksine hangi partinin CHP`yi gerileteceğine inanmış ise onu desteklemiş ve iktidara getirmiştir. Ancak asker, her zaman elindeki silahı ile bu iktidarları “muktedir” kılmamış, bilakis halk nezdinde zelil kılmıştır.

Birçok parti açıktan dile getirmeye cesaret etmese de askeri vesayeti kaldıracağı vaadi ve imasıyla iktidar olmuş, ancak beklentilere cevap veremediğinden kısa zamanda partiler çöplüğünde yerini almıştır. İşte hâlihazırda iktidar olan AK Partinin giderek güçlenmesinin sırrı askeri vesayeti geriletmesinde aranmalıdır. “Milletin Adamı” sloganı ile ortaya çıkan başbakana, cumhur itimat ederek, onu kendi iradesiyle seçmiştir.

Halk sabırla adalet beklemektedir. Vesayetçiler, aslında av köpekleri gibidirler. Sahipleri namı hesabına avlanırlar. Yani avladıklarını kendileri yemez efendilerine sunarlar. 17 ve 25 Aralık operasyonları ile anlaşıldı ki efendiler(!) yani küresel emperyalizm, vesayetçi değişikliğine gitmiş, asker yerine daha sivil, daha masum ve dindar görünümlü ama daha acımasız apoletsiz “vesayetçileri” tercih etmiştir. Milletin adamı bu vesayetçilere boyun eğmemiş aksine bunlara boyun eğdirmek için elinden gelen gayreti gösterdiği için halktan destek almaya devam etmiştir.

Köpek bir adamı ısırdığında ya da birine zarar verdiğinde zararı köpeğe değil sahibine tazmin ettirilir. Temel kural budur.

Ama köpeğe de atılan iyi bir tekme, mağduru bir nebze ferahlatır. Şimdilik yaşadıklarımız köpeklere atılan birer tekme mesabesindedir. Bizler halen bu köpeklerini üzerimize salanları cezalandırmış ya da zararlarımızı bu köpeklerin sahiplerine tazmin ettirmiş değiliz. Asıl hürriyet ve adaletin tesisi, köpeklerin değil sahiplerinin üzerimizdeki etkilerinin kırılması ile mümkündür. Bunun kırılması ise dış politikada NATO`dan çıkmak, iç politikada “sahiplerine” zarar verdikleri için vesayetçiler tarafından esir alınıp zindanlara tıkılanların hürriyetlerine kavuşturulması ile mümkündür. Dikkat edilirse küresel emperyalizmle meselesi olmayanlar şimdilerde yüzme havuzlarında, ancak meselesi olanlar karanlık zindanlardadırlar. “Milletin Adamı” bu saatten sonra bu imtihanla baş başadır.