• DOLAR 34.37
  • EURO 36.811
  • ALTIN 2967.241
  • ...

Kerry, “IŞİD bizi tedirgin ediyor” diyor. Ben de bu devirde iyi Müslüman olmanın vasıflarından birinin büyük şeytan ABD`yi tedirgin etmek olduğunu söyler dururum. Tutarlılık adına IŞİD`i kutlamak isterim ama IŞİD`den tedirgin olan Müslümanlara ne demeli? ABD`yi tedirgin eden her olaydan tedirgin olan, ABD`nin derdiyle dertlenen, kederiyle kederlenen sözüm ona işbirlikçilerin canı cehenneme. Ama hakiki manada ABD`yi tedirgin eden bir kısım Müslümanlar da IŞİD`den tedirgin ise olay vahimdir. ABD kendisini tedirgin eden güçlerin birleşmesi halinde korku komasına girer, titrer, kalpten gider. Ama kendisini tedirgin eden bu güçleri karşı karşıya getirebilirse, ben ABD‘nin bu tedirginliğinin numaradan bir tedirginlik olduğuna inanırım. Rol icabı tedirgin olduğunu söylediğini düşünürüm. Gönül isterdi ki, IŞİD, Ahraru Şam, Nusra, İhvan, Hamas ve Lübnan Hizbullah`ı aynı saflarda birleşebilselerdi… O zaman emin olun israil ordusu Haşr suresindeki ifadeyle, cedleri Beni Kaynuka gibi kendi elleriyle demir kubbelerini tahrip ederek Kudüs`ten kaçarlardı. Ama şimdi Netenyahu ne diyor: “Bırakın birbirlerini yesinler.” Arün aleyhüm.
***
Ölüleri kabirden çıkartma zamanı. Sanki Safeviler Osmanlılara karşı. Sanki zamanında bu iki güç savaşarak iyi halt etmişler. Şimdi yeniden eski çatışmaların ihyasına çalışılıyor. İslam devleti kurma fikri yerini “Sünni” veya “Şii” devleti kurma çabalarına bırakmış. Eskiden İslam kahramanları ve İslam düşmanı zalimler vardı. Şimdi “Şii” veya “Sünni” kahramanlar veya zalimler var. Zalime zalim demek yetmezmiş gibi illa ki önüne mezhebini getirmek gerekiyor. Öyle ki adam İslam düşmanı ve ya kâfir olsa dahi karşı taraf onun önüne mezhep sıfatını getirmeye gayret ediyor. Maksat bunları birbirlerine düşman kılıp çatıştırmaktır. Sanki tarihte Sünnilerin başına getirilen bütün felaketlerin sorumlusu Şiiler, Şiilerin başına getirilen felaketlerin sorumluları Sünnilermiş gibi bir anlayışsızlık hâkim kılınmaya çalışılıyor. Sanki Hilafeti kaldıranlar Şiilermiş gibi, sanki Saddam, Mübarek, Sisi vs. krallar Sünniymiş gibi. Yazıklar olsun…
***
Türkiye nereye gidiyor? Bir zamanlar Türkiye`ye Komünizm geliyor, denilirken bir aralar da “Türkiye, İran oluyor” deniliyordu. Şimdilerde iktidar yanlılarına bakılırsa Türkiye yeniden Osmanlı dönemindeki azametine doğru ilerliyor. Gidişata bakılırsa Türkiye, Irak ve Suriye gibi olmazsa Güney Amerika ülkelerinden biri gibi olmaya doğru ilerliyor. Bu ülkeler bilindiği gibi uyuşturucu baronları, sokak çeteleri, yaygın fuhuşla şöhret olmuşlardır. Bu ülkelerde suça bulaşan çocukların ıslahı imkânsız hale gelmiştir. Güvenilir hiçbir kurumları kalmamıştır. Kiliseler dahi güvenli değildir. Birçok papaz çocuk istismarından yargılanıyor. Islahı mümkün olmayan çocuk, süratle çevreyi ifsat ettiğinden devlet suçüstü halinde çocuğu yakalayıp yargılamak ve cezalandırmak yerine kafasına sıkmayı tercih ediyor.
***
Gâvura gâvur deme yasağı zamanla, kâfire kâfir deme yasağına dönüşünce bundan rahatsız olan Müslümanlar haklı olarak kâfire kâfir dedikleri gibi kâfire kâfir demeyenlere de kâfir dediler. Yani bir taraf kâfire de kâfir demeyecek kadar ifrat içerisine girince diğer taraf, küfrü şüpheli olanlara da kâfir demek suretiyle tefrite düştüler. Bunlar, ekseriyetle “tekfirciler” ya da “hariciler” olarak anılmaya başlandılar. Ancak kendilerini “selefi salihin” olarak tanımlayan bu Müslümanlar haklarındaki tekfircilik ve haricilik ithamlarını şiddetle reddederler. Bu Müslümanlara ait bir internet sitesinde sözde kendilerini tekfircilikle itham edenlere karşı yazdıkları bir makalede önce tek tek Türkiye`de “İslamcı” olarak bilinen cemaatleri tanımlamışlar, sonra hemen hemen hepsinin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan`ı desteklediklerini O`nun da tağut olduğunu ilan etmişler. Buna rağmen kimseyi tekfir etmediklerini tekfirci olmadıklarını söyleyen bu kardeşlere diyeceğimiz şudur. Kâfire kâfir demek sizin ve bizim en tabii hakkımızdır. Kâfire kâfir dememek haksızlık ve zulümdür. Ancak bu konuda aşırı giderek en azından küfrü şüpheli olup, şüphenin de lehe takdiri gerekirken insanları gelişigüzel kâfir ve ya tağut olarak ilan edenlere de “tekfirci” demek hakkımız olmalıdır. Hayatını İslam`ın aleyhine vakfeden en ufak bir İslami tezahüre karşı kırmızı görmüş boğa gibi saldıranlara da kâfir denilemeyeceğini söylemek ne kadar haksızlık ise Nurcular, Süleymancılar, tarikatçılar, oy isteyen ve oy veren camii cemaatine kâfir demek, çok daha büyük bir haksızlıktır. Bu nedenle onlar bundan rahatsız olsalar da “kediye kedi” denildiği gibi tekfirciye de tekfirci denir. Yine de Selefi ulemanın yani hareketin öncü âlimlerinin bu konuda ölçüyü kaçırmadıklarını düşünüyorum. Hareketin tekfircilikle ithamına neden olanların “ayak takımı” olduğu kanaatindeyim. Bu nedenle öncü ve saygın âlimlerinin hatırına bu ayak takımının yaptıklarından dolayı onlara “tekfirci” demekten yana değilim.