• DOLAR 34.388
  • EURO 36.852
  • ALTIN 2968.442
  • ...

Bir zamanlar komşularıyla sıfır sorun yaşayan, Avrupa birliğine gireceğine kesin gözüyle bakılan, Şangay beşlisine girmek için adımlar atan D-8 üyesi Türkiye giderek yalnızlaşıyor. Sınır komşuları İran, Irak ve Suriye`den sonra başta Suudi olmak üzere körfez ülkeleri, Ramallah yönetimi ve Ürdünle de dostluklar tehlikeye girmiş durumda. Stratejik müttefik ABD son günlerde gezi eylemleri bahanesi ile tercihini DHKP-C` den yana koymuştur. Avrupa Birliği`nin omurgası olan Almanya bizzat gezi eylemlerinin içinde yer almış durumdadır.


Dışarıda neredeyse bütün dostlarını kaybeden Hükümet içeride de en önemli müttefiki ile kavgalıdır. Çözüm sürecindeki yegâne müttefiki de son günlerde konjonktüre uygun davranmakta, hükümeti yalnızlaştırma ve başarısız kılmak için elinden geleni ardına koymamaktadır.


Mısır`daki askeri darbenin bir yönüyle özellikle Recep Tayyip ERDOĞAN`A yapıldığı tezi yabana atılır bir tez değildir. Hatırlarsanız Zaman Gazetesi`nin Kahire temsilcisi AK Parti`nin başında İhvan-ı Müslimin`den biri var demişti.

Temsilcinin açıkça diktatör olarak nitelediği başbakanın dost ve müttefiki Mursi`ye de Tahrir`dekiler o sıralar diktatör diyorlardı. Başbakan, Mursi yönetimi ile İslam dünyasında her yönüyle gerçek bir dost ve müttefik bulmuş, onun başarısı için elinden geleni yapmıştı. Mursi`ye yapılan darbeyle adeta Başbakanın kolu kırılmıştır. Bu olayı en yüksek sele protesto etmesi, darbeci koalisyonun dikkatinden kaçmamaktadır.


Bu duruma nasıl gelindi? Kırılma noktası neydi? Stratejik derinlik bunu mu gerektiriyordu? Kanaatimce bir yerde bir terslik yapılmıştı. Kurulu dünya düzenine bir veya birden fazla noktada muhalefet edilmişti.
Mustafa İSLAMOĞLU, son vaazında ABD`nin hem Başbakanımıza hem de Mursi`ye rol verdiğini söylüyor ancak ne rol verdiğini açıklamıyordu.

Verilen rolün Şii hilaline karşı Sünni çemberi oluşturup İran ve Hizbullah`ı israil için tehlike olmaktan çıkarmak olduğu görüşü yabana atılır bir görüş değildir. Türkiye, Suriye ile israil`in arasını düzelterek Suriye`nin saf değiştirmesini sağlayacaktı. Ancak hesapta olmayan Gazze saldırısı bu planı altüst etti.

Bundan sonra meşhur “One minute” olayı ve “Mavi Marmara” hadisesi yaşandı. Garabet de bu olaylardan sonra başladı. Bir yandan israil`e düşman Türkiye, diğer yandan israil`in dostlarına dost görünüyordu. Bu garabet aynı anda israil`in düşmanlarıyla da düşmanlık yapılarak örtbas edilmeye çalışıldı. İran ve Hizbullah karşıtlığı, Hizbullah`a Hizbuşşeytan denilmesi ile israil`in dostlarının gönlünün alınabileceği sanıldı.


İsrail`e düşmanlık ilk önce içerdeki ittifakı çatlattı. İsrail`e düşmanlık etmek ABD, AB ve gerici Arap rejimlerine de düşmanlığı doğuracaktı. Bu durum reel politiğe aykırı idi. İsrail`den izinsiz müsteşar atamakla yetinmeyen Hükümet bir de “Mavi Marmara” olayıyla ipleri iyice germişti. Koalisyonun gaybi ortağı bu konuda gerekli ikazlarda bulunmuş ancak dikkate alınmamıştı.


İki kutuplu dünya şimdi yerini israil ve taraftarları ile israil karşıtları ve taraftarlarına bırakmıştır. Türkiye hâlihazırda her iki tarafta da değildir. Tarafsız ve yalnız ülke konumundadır. Ancak olması gereken durum Mısır`daki darbeyle netlik kazanmıştır. Darbeyi destekleyenlerin bir blokta, darbeye karşı olanların da ayrı blokta olması gerekir. Bu hesaba göre Suriye rejiminin israil`in blokunda Türkiye`nin de israil karşıtlarının blokunda yer alması gerekirdi. “Yalnız Türkiye” sürüden ayrılmış kuzu görünümünde olup kurtların iştahını kabartıyor.


Umarız Mursi tekrar yönetime gelir, israil karşıtı blok netleşir; Türkiye, Mısır ve İran`ın oluşturacağı blokta israil`e karşı Suriye rejimine ihtiyaç kalmaz. İslam; ABD ve israil`in Şiicilik ve Sünnicilik oyununu bozar. Nitekim görüldü ki asıl düşmanlık Şiiliğe değil İslam`adır. Suudi`nin Şii İran düşmanlığı ile Sünni Mursi düşmanlığı arasında derece farkı dahi yoktur. İran düşmanlığı için ABD`ye akıtılan milyar dolarlar bu kez Mursi karşısında Darbecilere akıtılmaktadır.


Bu darbeden çıkartacağımız bir ders de şu olmalıdır. Ümmetin birinci meselesi, Kudüs`ü değil Hicazı bu gasıp Suudi rejiminden kurtarmak olmalıdır. Suudi rejimi yıkılmadan israil yıkılmaz ve Kudüs kurtarılamaz. Vesselam…