• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...
Aslen Filistin İslami Cihad hareketine mensup ve halen Cezayir`de yaşayan Abdullah`ın bu tespitini hiç unutmam: “Müslüman Müslümanla çekişmemeli, tartışmamalıdır. Çünkü bunu gören bir başka Müslüman bundan hem rahatsız hem de tedirgin olur. Müslümanlar arasındaki bu çekişmeye bir anlam veremez. Ama Müslüman, ABD ve İsrail ile çekişir ise bu güçlerin yerli ve gönüllü askerleri mecburen kendilerini bu saldırılara kalkan edeceklerdir. O zaman üçüncü Müslüman kimin Haktan, kimin batıldan yana olduğunu anlamakta zorlanmaz.” 

Bu ülkede şu sıralar ABD karşıtlığının ne denli suç ve günah olduğunu biliyorum. Şöyle ki;
ABD karşıtlığı “vatana ihanet” ile eşdeğerdir. Çünkü biz ABD ile ortak bir vatana sahibiz. İçimizdeki üsleri ile burada toprak sahibi olduklarını en yetkili ağızlardan öğrenmedik mi? Biz bu vatanda onlarla iştirak halinde malikiz. Bu durumda bizim vatanın her karışında hakkımız olduğu gibi onların da hakkı oluyor. Buna göre ha ABD`ye ihanet etmişsin ha vatana, ne fark eder.

ABD karşıtlığı aynı zamanda İran yandaşlığı anlamına gelmektedir. İran yandaşlığı da aynı zamanda Şah İsmail yanlısı olmak ve dolayısıyla Yavuz Sultan Selim karşıtlığı anlamına gelmektedir. Bu da ecdada ihanet anlamına gelmez mi?
ABD karşıtlığı diktatörlerden yana olmak anlamına gelmektedir. Çünkü ABD olmasaydı şimdi Saddam diktatörü belki de Irak`ın başında olurdu. Irak bu gün içinde bulunduğu huzurlu ve GÜVENLİ ortama asla sahip olmazdı.

ABD karşıtı olmak barış ve demokrasi düşmanlığı anlamına gelmektedir. Çünkü ABD olmasaydı Afganistan`a demokrasi ve barış asla gelmezdi. Ortadoğu`ya barış ve demokrasi getirmek için vatan evlatlarını feda eden ABD`nin bu fedakârlığı görmezden gelinemez. Askerlerinin bu uğurda daha az zayiat vermeleri vatanlarına sağ salim dönmeleri için dua etmek yetmez, fiili duada bulunmak gerekir. Ülkemiz Irak`ın özgürlük ve demokrasiye kavuşturulması sırasında maalesef tezkereyi geçiremeyerek gerekli fiili duada bulunamamıştır.

ABD karşıtı olmak aynı zamanda müttefiklerine de karşı olmak anlamına gelir. Coğrafyamızda ABD müttefiki denilince ilk akla gelen üç ülkeden biri İsrail ise ikincisi onu ilk tanıyan ülkemiz üçüncüsü de “hadimü`l haremeyni`ş şerifeyn”in başında bulunduğu Suudi`dir. İsrail karşıtlığı neyse ama diğer ikisine karşı olmanın ne denli büyük günah olduğu tartışılamaz.
ABD`ye karşıt olmak “bebek katili”ne destek olmaktır.
 
Bebek katili denilince akla hemen APO gelmesin. Çünkü o şimdi bir “barış havarisi” ve Nobel barış ödülüne adaydır. Yeni bebek katili “Beşşar Fesat”tır. ABD ve müttefikleri başka bir ifade ile Suriye dostları Beşşar için “ya gidecek ya gidecek” dediklerine göre siz ABD karşıtlığı ile “ya kalacak ya kalacak” demiş oluyorsunuz.

ABD karşıtı olmak Hizbullah`tan yana olmaktır. Ancak bunda ne sakınca var diyenler yanılıyorlar. Çünkü bir devlet büyüğümüz olan Bekir BOZDAĞ bize aslında Hizbullah`ın Hizbuşşeytan olduğunu açıklamadı mı? BOZDAĞ`a göre Nasrallah Hizbuşşeytanın lideri ise Hüseyin Obama (bir bakanın danışmanına göre Allah`ın bize lütf-ü ihsanı olan kara çocuk) Hizbullah`ın lideridir. Başka bir ifade ile gerçek Hizbullah ABD oluyor.
Buna karşı olmak günah değil mi?!!

ABD karşıtı olmak intihardır. İntiharda haramdır. Yine başbakanın danışmanı büyük bir yazarımız: “Bu dünyada lokomotifi ABD olan trenin ya önüne çıkıp ölür ya da biner kurtulursun” demişti. Urfa`da Bir hocamız da “Tren nere gidi oğlum, cehenneme giden terene binerek kurtulmak nasıl oli” demişti. Ben bu trene asla binmeyeceğime göre demek ki önüne geçeceğim. Bu da yazarımıza göre açıkça intihar değil midir?

ABD karşıtları bu suç ve günahlarından dolayı birer birer belalarını buluyorlar. 113 küsur sene ceza almak gibi. Ben de açıkça belamı arıyorum. Vesselam.