• DOLAR 34.388
  • EURO 36.852
  • ALTIN 2968.442
  • ...
Guantanamo tutsaklarının açlık grevi başlattıkları, durumlarının giderek kötüleştiği, bazılarının kan kusmaya başladıklarını öğrenmiş bulunuyoruz. Grevin gerekçesi; tutukluların 6 Şubat`ta yapılan aramalar sırasında güvenlik güçlerinin dini CD`ler, battaniyeler, mektuplar gibi kişisel eşyalarına el koyması ve Kuran`ı Kerim`in Arapça baskılarını karıştırmalarıdır.

Öncelikle Amerikan ve İngiliz askerlerinin Afganistan`da işledikleri savaş suçlarını hatırlayalım. Kunduz`da, Şibirgan Cezaevi`nde veya Cenk Kalesi`nde binlerce Müslüman tutsak katledilmişti. Binlerce esirin, konteynırlarda havasızlıktan boğulduğunu veya kurşuna dizildiğini, gençlerin toplu mezarlara gömüldüğünü, Kunduz`da esir alınan 8 bin kişiden yaklaşık 4 bininin nakil sırasında “kaybedilişini” hatırlayalım.

ABD mahkemeleri; Guantanamo tutsaklarının Amerikan vatandaşı olmadıklarını, ABD`de suç işlemediklerini ve şu an ABD topraklarında olmadıkları için Amerikan mahkemelerinde yargılanamayacaklarını ve ABD adaletinin korumasından yararlanamayacaklarını söylüyor. ABD yetkilileri de bu kişilerin savaş suçlusu olmadıklarını, dolayısıyla 1949 tarihinde kabul edilen Cenevre Sözleşmesi kapsamında olmadıklarını iddia ediyor, savaş suçlusu olmaları için egemen iki ulus devlet arasında bir savaşın söz konusu olması gerektiğini söylüyorlar. Bu da onların Afganistan`a yönelik saldırılarının hiçbir hukuki gerekçesinin olmadığını ortaya koyuyor.
 
O zaman bu kişiler ABD yönetimi tarafından “kaçırılmış” oluyor. Ellerine parmaksız eldiven giydirilmiş ve kelepçelenmiş, ayakları zincirli; ağızları, burunları ve kulakları kapalı; gözleri bağlı; gözlerine ve kulaklarına ilaç dökülerek görmeleri ve duymaları engellenmiş; görme, işitme, koklama ve dokunma duyuları etkisiz hale getirilmiş; ABD askeri uçaklarında zincirli halde 25 saatlik bir uçuşla Guantanamo askeri üssüne götürülen ve belki de hala nerede olduklarını bilmeyen “esirler”e yönelik hayvanlara bile reva görülmeyen muamelelerin HAYDUTLUK olduğunda tereddüt yoktur.

Aklı başında bir Müslümanın bu haydutlukları onaylaması hatta daha da ileri giderek haydutla stratejik ittifak içine girmesi kabul edilebilir mi? Haydutlarla işbirliği yapan Müslümanların nasıl bir mazeretleri olabilir. Onların şerrinden emin olmak için onlarla ittifak yapmak caiz midir? Sırf şerlerinden emin olmak adına terör devletinin operasyonlarına katılmanın vebali yok mudur? Daha doğrusu İslam Hukuku`nda (fıkıhta) bunun karşılığı nedir? Ahiretteki karşılığı nedir?

Haydutların şerrinden emin olmak adına onlardan görünmek, baskılarına direnilemediği için onların bazı operasyonlarına kavlen ve fiilen katılmak sanıldığı kadar nadirattan değildir. Bazı Hoca Efendilerin açıkça Müslümanları bu haydutların gücüne karşı direnmenin, boyun eğmemenin intihar olacağına akılsızlık ve basiretsizlik olduğuna dair fetvalarını okuyoruz. Bölgemizde PKK`nin şerrinden emin olma adına onlardan görünen, onların cinayetlerine cevaz veren, onlarla mücadele edenlerin karşısında saf tutan âlimlerin gerçekten bir mazeretleri var mıdır? Bunlar âlim olduklarına göre bir bildiklerinin olduğunu düşünmek durumundayız.

Bu konu, gerçekten üzerinde ciddiyetle durulması gereken bir konudur. Hakikaten bu eylemlerin dini karşılığı tereddüde mahal vermeyecek şekilde ortaya konulmalıdır. Bu âlimlerin veya Müslüman siyasetçilerin zayıf da olsa dini bir mazeretleri varsa haklarında suizanda bulunmayalım. Yoksa onların yaptıkları konusunda hem kendilerini hem de halkımızı daha yüksek sesle uyaralım. Bu da asli görevlerimizden biri olmalı kanaatindeyim. Vesselam.