• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Karayolu ile hac yolculuğunun popüler olduğu 90'lı yıllarda, hacı adayları, Hz. Danyal (as) peygamberin kabrini ve Ashab-ı Kehf ziyaretlerini görmek için otobüslerle şehrimize gelirlerdi. Hz. Danyal (a.s)peygamberin yanı başında bulunan işyerimizde, önümüzdeki kaldırımdan 'Hac mevsimi geldi düşün yollara, Nasip eyle Rabbim yanan kullara, Lebbeyk sedaları düşsün dillere, Hac mevsimi geldi gönül yanıyor' ilahisini coşkuyla söyleyip, ellerindeki bayrakları sallayan hacı adaylarının sevinçlerine şahit olurduk.

Hacı adaylarının şehrimize geliş günlerinde, Tarsus esnafı Anadolu halkının bir günlük giderini karşılayacak kadar para kazanıyordu. Kazanılan paralar elde tutulmuyor, sermaye artırılmıyordu. Şu an bankalar caddesi dediğimiz mevkide bulunan sıra sıra dizilmiş meyhane ve kumarhanelerde paralar güneş doğmadan buhar olup uçuyordu.

Ashab-ı Kehf ziyaretinin girişinde 'Ashab-ı Kehf ziyaretini onarma ve güzelleştirme derneği' adına teksir makinelerinde çoğaltılan makbuzlarla para toplanırdı. Hacıların geldiği günlerde, kandillerde, bayramlarda, hafta sonları; şalvarlı, iki cepli, siyah çizgili yakasız, uzun kollu beyaz gömlekleriyle, dervişane bir role bürünen dört dernek görevlisi;

"Ayağına Kâbe sevabı yazılsın, Allah yavuz dilden, kem nazardan korusun. Yolun Hicaz olsun, Allah seni karı şerrinden muhafaza eylesin, tuttuğunu altın, kaçırdığını taş eylesin, Yedi uyurlar ile yoldaş eylesin" diye dualarını sıralarken, hayır sahipleri, sadaka vermek için adeta yarışır, sıraya girip ceplerini boşaltırlardı.

Akşam namazından sonra dört kişinin çuvallara doldurup, beyaz Levent pikabın arkasına attığı bu paralardan, bir kuruşunun dahi ziyarete harcandığına kimse şahit olmadı.

Toplanan paraların Ashab-ı Kehf ziyaretinin, 500 metre ötesinde bulunan Kirlik meyhanelerinde ve kumarhanelerinde harcandığı ortaya çıkınca, Kaymakamlık derneği kapatıp, para toplamayı yasakladı.

Silah çıktı mertlik bozuldu misali, teyyare çıktı şehrimizin hac geliri de bitti.

Pazar günü babamı ve yakın akrabalarımın mezarlarını ziyaret etmek için Ashab-ı Kehf’e gittim. Biz esnaflar; bir haftalık kazancımızla en uzak gittiğimiz mesafe ya Ashab-ı Kehf ziyaretidir ya da arkasında bulunan keşbükü ırmağıdır.

Ashab-ı Kehf mezarlığı, ziyarete varmadan 400 veya 500 metre geridedir.

Bu engebeli mezarlığı gezdiğiniz zaman Ortadoğu'nun birçok ülkesinden buraya definler yapıldığını göreceksiniz. Çoğunlukla doğulu vatandaşların ölmeden buraya gömülmeyi sıkı sıkıya vasiyet ettiği, gecekondu tipi, kaçak mezarlıkta; definler sessizce gece karanlığında olur. Jandarmaya yakalanmamak için, tek arabayla gelinir, araç çalılıkların içine saklanır, hızlıca mezar kazılıp, cenaze defnedilip, vasiyet yerine getirilir.

Buraya defnedilmek istenmesinin asıl nedeni; halk dilinde yedi uyurlar olarak bilinen, Ashab-ı Kehf hakkında anlatılan efsanelerdir. Neymiş efendim; Yedi uyurlara komşu olanlar, kabir azabı çekmezler miş. Mahşer günü yedi uyurların komşuları, sırat köprüsünden koşarcasına geçeceklermiş.

Mezarlığa uğramadan, iki rekât namaz kılmak ve dua etmek için ziyaretin yanında bulunan mescide gidiyorum. Arabayı park edip, mermer basamakları çıkıyorum. Merdiven basamakları, yakın köylerden gelen üzüm, incir, kekik, biberiye, nar ekşisi satıcıları tarafından parsellenip, işgal edilmiş.

Bir kaç kadın ziyaret girişindeki kayaları öpüp, vücutlarını sürtüyorlar. Sözde; günahların döküldüğü sanılan bu sivri kayalar, asırlarca sürtünerek, kaygan ve parlak mermer yüzeye dönüşmüş.

Mescide dönerken, üzerinde giysi diye bir iki aksesuar bulunan, yüzünde, dilinde, boynunda sayamadığım kadar demir halkalar ve her tarafında ejderha dövmeleri olan bir kadın; içinde bol ceviz, fındık, badem bulunan aşure tatlısını, gülümseyerek ,"dualarınızda bizleri unutmayın, lütfen "diyerek ikram ediyor.

Hz. Hüseyin'in direniş ve şehadet günü Aşurayı;  Aşure tatlısına dönüştürmemize, Affet bizi Ya Hüseyin' diyerek, nohutun, fasulyenin, buğdayın tatlı halini aldığı kâseyi, teşekkür ederek alıyorum.