• DOLAR 34.681
  • EURO 36.722
  • ALTIN 2937.412
  • ...

Türkiye`nin bekasını tehdit eden saldırıların yeni bir aşamaya geldiği ve bir cephe savaşına evirildiği günlerden geçiyoruz. Saflar da gittikçe netleşiyor. Artık Amerika da “müttefik” maskesini çıkardığına ve savaştaki yerini aldığına göre, bu savaşın uzayacağı kesin. Çünkü tarafların hiçbiri bu savaşın kaybedeni olmak istemeyecektir.

Gerçi müstemleke zihniyetli bazı partiler, güruhlar ve şahıslar hala bunun idrakinde olmasalar bile, Türkiye toplumu, yeni bir istiklal savaşı verdiğinin bilincindedir. AK Parti ile MHP`nin “milli mutabakat” adı ile yaptıkları ittifakı da bu anlamda önemsiyoruz. Bu ittifakın bir amacı önümüzdeki seçimler olsa da, diğer amacının ülkenin bugününe ve yarınına dair bazı düşünceleri hayata geçirmek olduğu tarafların demeçlerinden de anlaşılmaktadır.

Türkiye`nin en büyük sorununun terör olduğu konusunda bütün Türkiye ittifak halindedir. Ancak terörün tanımı, kaynakları ve nasıl çözüleceği konusunda hala bir orta yol, bir uzlaşı sağlayabilmiş değiliz.

Türkiye gibi müstemleke zihniyetlerin belirleyici oldukları ülkelerde rejimlerin bizzat kendileri en büyük sorundur. Çünkü bu rejimler, milletin iradesine rağmendir ve hatta milletin iradesi ile bir çeşit savaş halindedir.

Türkiye`nin de milli ve hatta fıtri değerlerle barışık olmayan ve hatta onları düşman belleyen bir rejimi var. Çünkü Türkiye`nin rejimi de milletin iradesine rağmendir. Çünkü bu rejim, inkârcıdır! Çünkü bu rejim ırkçıdır! Çünkü bu rejim, “irtica ve bölücülük ile mücadele” adına on binlerce masum insanımızın kanına girmiştir! Çünkü Türklerle Kürtlerin yüzlerce yıllık kardeşlikleri bu rejimle yara aldı ve bu yara hala kanamaktadır. Daha açık bir dil kullanmak gerekirse, bu rejim başından beri irtica ile mücadele adına Müslümanlara ve bölücülük ile mücadele adı altında Kürtlere zulmetmektedir.

Rejim, bu inkârı her ne kadar Türklük ve devletin bütünlüğü adına yaptığını iddia etse de, bununla aslında Türk`ün alnına bir kara leke sürmüş oluyor. Çünkü Türk`ün 100 yıl öncesine kadarki tarihinde ırkçılık veya bir kavmin inkârı yahut bir dilin yasağı yoktur.

Her iki partinin şimdiye kadar rejim ve Kürt Sorunu hakkında nasıl düşündükleri her ne ise de, dileğimiz ve dahi inancımız, bundan böyle evrensel insani değerleri esas almalarıdır.

Sayın Erdoğan`ın, rejimin inkâr politikalarını resmiyette de olsa sonlandırmakla bu konuda bir devrim gerçekleştirdi zaten.

MHP`nin de her geçen gün daha cesur ve daha samimi bir şekilde Kürt kelimesini telaffuz ettiği ve yanına bir de kardeş sıfatını eklediği de dikkatlerden kaçmıyor. Başkaları nasıl değerlendirir, kendi sorunları, ama biz, daha düne kadar Kürtlere bakışı rejiminki gibi olan MHP`nin bugün Kürt kardeşliğinden söz etmesini elbette ki memnunlukla karşılarız.

Bizim arzumuz öteden beri hep kardeşlik oldu ve sadece kardeşlik oldu. Kin, intikam ve şiddetten özenle uzak durduk. Şimdi MHP`den beklenen şey, bu kardeşliğin içini doldurmak ve bu kardeşliğin hakkını vermektir.

İki partinin vardığı milli mutabakatın ismi ile müsemma olması ve milletin iradesine vurulan prangaları kırma yönünde kararlılık göstermesi, bizim de en büyük arzumuzdur.

Bu milli mutabakat da, devletin inkâr politikalarının yerine hakkı ve adaleti ikame ettiği oranda Hakk`ın ve halkın kabulüne mazhar olacaktır.