Müslüman, ama zalim kardeşlerimize: "Lime tequlune ma la tef'elun?"
Allah'a iman ettiklerini söyleyenler olarak biz bize konuşalım ve biz bize anlaşmaya çalışalım...
Mümin isek eğer veya mümin olduğumuza göre, hesap gününün olduğuna ve bu dünyada yaptıklarımızın hesabını o gün vereceğimize ve hesabımızın görülmesinden sonra hak ettiğimiz yere, yani ya cennete ya da cehenneme konulacağımıza da inanıyoruzdur.
Cennete girmenin de garantisi ve yolu, hayatımız boyunca ve gücümüz dâhilinde Allah'ın hükümlerine göre yaşama çabası içinde olmaktır. Ki bu hükümlerin içinde Müslümanlar olarak birbirimize karşı görevlerimiz de var ve bu görevlerin en önemlisi de inandığımız hükümler konusunda birbirimizi uyarmak ve birbirimizle "bir binanın tuğlaları gibi" kenetlenmek ve dayanışmaktır.
Müminler olduğumuzdan hareketle kendimize soralım ve cevabını da yine kendimiz verelim:
Soru: Gazze'de beş aydan beridir izlediğimiz, daha doğrusu bize izletilen olay nedir?
- Soykırım!
Soru: Bu soykırımın faili kimdir?
- İsrail!
Bu durumda biz Müslümanlara düşen görev nedir?
- Gücümüz oranında, yani bütün imkânlarımızla zalimin karşısında ve mazlumların yanında olmak ve olmayanlarımız varsa, onlara karşı olan yükümlülüklerimizi de yerine getirmek!
İman ettiğimiz Hesap Gününde verileceğine iman ettiğimiz amel defterimizin sağ elimize verilmesini istediğimize göre, izlememiz gereken yol da budur!
Bugün ister devlet olsun, ister şirket, kurum ve birey... İstisnasız, dünyadaki herkes ya Gazze'dir ya da İsrail! Yani her biri ya Gazze'nin yanındayızdır ya da zalim, katil, cani ve kısaca mücessem şeytan İsrail'in... Bunun ne ortası var ne ötesi ve ne de berisi...
Dualarımızla Gazzelilerin ve beddualarımızla da İsrail'in karşısında olduğumuz şüphesizdir. Ancak bunun Allah katında bir değerinin olması için, dualarımıza gücümüzü de katmamız gerektiğini imanımız kadar biliyoruz. Dua ve amellerimizde bir çelişki mi var? İlk uyarıyı anında Allah'tan alıyoruz: "Ey iman edenler! Niçin yapmayacağınız şeyleri söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında çok çirkin bir davranıştır." Çirkin davranışların bizi götüreceği yeri biliyoruz...
İşte bugün biz Müslümanlar böyle bir çirkinliği, böyle bir ikiyüzlülüğü ve böyle bir zilleti yaşıyoruz...
Gazze bağlamında yaşadığımız çirkinlik de, birçoğumuzun dualarıyla mazlum Gazze'nin ve amelleriyle de zalim İsrail'in yanında olmalarıdır. Yani günde ister beş kez ve beş bin kez Gazze için dua edelim, eğer öte diğer tarafta İsrail'in ve İsrail dostlarının ürünlerini alıyorsak... İsrail ile alışveriş yapıyorsak... İsrail ile diplomatik ve ticari ilişkilerimizi sürdürüyorsak... Devlet, şirket veya birey olarak İsrail'e ihracat yapıyorsak... Ya da bütün bu çirkin fiillerden sakınıyoruz ama bu çirkin fiilleri işleyen Müslümanlara karşı başta uyarı olmak üzere diğer yükümlülüklerimizi yerine getirmiyorsak... Bilelim ki, katil, zalim ve mücessem şeytan İsrail'in yanındayızdır!
Bu yalın gerçekten hareketle kendimize baktığımızda, hepsi sözleriyle Gazze'nin yanında olsalar da, hem İslam Ülkelerinin neredeyse hepsinin ve hem de şirketler düzeyinde Müslümanların çoğunun bu soykırımda İsrail'in yanında olduklarını ve Allah'ın çirkin dediği bir fiili işlemekle adeta Allah'a karşı savaş halinde olduklarını görüyoruz. Hakeza bireyler olarak da katil İsrail'in ve dostlarının ürünlerine karşı sağlıklı bir boykotu hala gerçekleştirebilmiş değiliz.
Bu durumda bize düşen ilk görev, bu Müslüman, ama zalim olan kardeşlerimizi, “lime tequlune, ma la tefelun" diye uyarmak ve yapageldikleri zulme son vermelerine yardımcı olmak ve zulümlerinde ısrar ettikleri takdirde, inancımızın bizden istediği diğer adımları atmaktır. Çünkü bu dünyada izzetimizle yaşamanın yolu da budur, Allah'ın narından korunup, nuruna müstahak olmanın yolu da...