• DOLAR 34.552
  • EURO 36.052
  • ALTIN 2989.91
  • ...

İlk olarak, Gazze misakımızı yineleyelim: Gazze'yiz ve Gazze'nin yanındayız! Soykırımcı israil'i lanetlerken, ister sözleriyle, isterse iğne kadar ticaret ve ihracatlarıyla katil israil'in yanında olanlardan beri olduğumuzu ilan ediyoruz...

İkinci olarak, başlıktaki sorular kendimize bir hakaret değil, konuşmaya korktuğumuz gerçekliğimize çekilen bir dikkattir!

Okullardaki çocuklarımız anadillerini seçsinler diye, iki elin parmaklarını geçmeyecek sayıdaki şahsiyetlerin ve sivil toplum kuruluşlarının gösterdikleri mütevazı çabalara karşılık, avamından havasına, aydınından âlimine, sanatçısından siyasetçisine kadar Kürtlerin ezici çoğunluğunun sahip çıkmamaları ve üstüne üstlük sahip çıkanlardan da hazzetmemeleri, beni bu satırları yazmaya mecbur etti.

Düşünmek, akıl etmek, sormak, sorgulamak ve muhakeme etmek... Bunlar, bütün insanların ortak özelliklerindendir. Ancak insanlar bazen kendi iradeleriyle ve bazen de dışarıdan gelen dayatmalarla bu melekelerini kısmen yitirebilirler ve yerli yerinde kullanamayabilirler.

Bireylerin, toplulukların ve halkların bu değerlerine yapılan saldırıları, imha etme ve asimilasyona uğratma eylemleri dışarıdan ve içeriden olmak üzere iki kısımda değerlendirmek mümkündür.

Dışarıdan yapılan müdahaleler, örneğin Afrika'da yaptıkları gibi, işgal ettikten ve onları soykırımlara ve kıyımlara tabi tutmak ve geride kalanları kalıcı bir şekilde bağımlı kılmak için, onları dinlerinden, dillerinden, kültürlerinden ve kısaca özlerinden koparmak ve bir daha kendileri olamayacakları şekilde onların düşünme, sorgulama muhakeme etme melekelerini iğfal etmektir.

İçeriden yapılan müdahaleler ise, gerek aynı ve gerekse ayrı inançta olan halkların hayatlarını aynı amaç ve aynı istikamet doğrultusunda birleştirerek oluşturdukları ortak vatanlarında – ortak devletlerinde zaman içinde çıkan sorunları hak ve adalet temelinde çözmek için çalışacaklarına, birbirilerine karşı üstünlük sağlama yoluna gitmeleridir. Örneğin, Irak, İran, Suriye ve Türkiye, yüzlerce yıl kader birliği yaptıkları Kürtlere tahakküm etmek amacıyla böyle bir süreci yaşayan ülkelerden sadece dört tanesidir. Aynı yöntemlere başvuran başka devletler de vardır.

Sözün burasında, doğal olarak aklımıza gelen ilk soru, bulundukları ülkelerde hala birçok mağduriyet yaşayan Kürtlerin ne yapmaları gerektiğidir. Fakat bu soruyu da şöyle bir soru hemen bastırıveriyor: Kürtler düşünebiliyor, sorgulayabiliyor ve muhakeme edebiliyorlar mı ki, gasp edilen haklarının farkına varmakla yetinmeyip, meşru yol ve yöntemlerle bu haklarını elde etme yoluna girsinler?

Bu soruyu sormak zorunda kalmamızın nedeni, Kürtlerin gasp edilen haklarını almak ve olan haklarına sahip çıkmak gibi konularda teslimiyetçi ve ezik bir duruş sergiliyor olmalarıdır.

Kaldı ki, dünkü inkârcı rejimin malum zulümleriyle Kürtlere bir zamanlar yaşattığı travma ve korkular da bugün artık arkasına sığınacağımız mazeretler değildir. Fakat buna rağmen üzülerek ifade edelim ki, Kürtler olarak dilimizi yaşamak ve yaşatmak konusunda sergilediğimiz duruş, utanç vericidir. Bir taraftan haklı olarak anadilde eğitim hakkımızın olmayışından yakınırken, diğer taraftan eğer seçmeli olarak verilen derse bile milyonlarca çocuğumuzdan en az yüz binlercesinin kaydını sağlayamıyorsak eğer, bunun suçunu da başkalarında değil, kendimizde görmeliyiz!

Bir de dil üzerindeki kısıtlamalar, haddizatında bir insanlık suçu olduğu için, Kürt olmayanların desteğini de azami derecede sağlamalıyız. Ki bir an önce hep birlikte bu utançtan kurtulabilelim. Öte yandan siyasiler de uzlaşmalarını ve ittifaklarını hala hak gaspından yana olanlarla değil, bu hakkı teslim edenlerle yapmalıdırlar. Ki onların da düşünme, sorgulama ve muhakemelerinden şüpheye düşmeyelim...

Kürtler, bugünlerdeki seçmeli Kürtçeyi de fırsat bilerek, en azından her milletin olmazsa olmaz özelliklerinden biri olan dil konusunda din, ideoloji, parti ve dernek gibi ayrımlar yapmadan ortak bir duruş sergileyebilirler.

Mesela, bugün itibariyle okullarda Kürtçeyi seçmiş olan öğrenciler 25 bin, Kürtçe dersi veren öğretmen sayısı da 137'dir. Okullarda okuyan Kürt öğrencilerin sayısı milyonlarla ifade edildiğine göre, önümüzdeki dönemde Kürtçeyi seçenlerin sayısı, dilimiz konusunda ne kadar samimi olduğumuzu da gösterecektir. Bir de düşünme, sorma, sorgulama ve muhakeme etme yetilerimizi de test etmiş olacağız...