• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Avrupalıların Kur’an’ı yakmaları, birkaç sapığın eylemi değil, Müslümanlara karşı yapageldikleri savaşta açtıkları yeni cephenin adıdır.

Nasıl ki, işgalci israil, yıllardan beridir Müslümanları bazen tek tek ve bazen de toplu olarak öldürmeyi Müslümanlara hazmettirdiyse, Avrupalılar da Kur’an yakma eylemlerini bir politika olarak Müslümanlara hazmettirmek kararlılığındadırlar. Dolayısıyla Avrupalıların Kur’an yakma eylemlerini, İslam ülkelerine ve Müslümanlara karşı bir meydan okuma şeklinde görüp değerlendirmek gerekir.

Fakat onlara kalırsa, Kur’an yakma eylemleri, insanların kendi düşüncelerini ifade etme özgürlüğünden öte bir şey değildir.

Peki, sizce Kur’an yakma eylemlerinde başka bir ülkenin değil de özellikle İsveç’in öne çıkmasının özel bir anlamı olabilir mi?

Bendenize göre, var!

Hatırlayınız… İsveç, bir süre önce NATO’ya üye olmak için başvurmuştu. Ancak ittifaka kabulü Türkiye’nin koyduğu bazı şartlara takılmıştı. Bu şartları yarım yamalak da olsa yerine getirdi, ama attığı yeni adımlara bakılırsa, eline geçirdiği ilk fırsatta bunun intikamını alacağı kesindir. İsveç’in Kur’an yakma eylemlerinde başı çekmesinin bir nedeni de budur.

İsveç’in lisanıhâliyle Türkiye’ye söylediği şudur: Hem Kutsal Kitabınız Kur’an-ı Kerim’i yakarım ve hem de size rağmen NATO’ya girerim!

Görünen o ki, Avrupalılar Kur’an’ı yakmaya ve işgalci israil de Müslüman öldürmeye devam edeceklerdir.

Gelelim biz Müslümanların tarafına…

Hâlihazırda, dünyadaki üçüncü büyük inanç topluluğuyuz. Sayımız iki milyara yakındır.

Ama sayıca çok olmamız, bizi içinde debelendiğimiz zilletten kurtarmaya yetmiyor.

Çünkü sözlerimiz ile eylemlerimiz birbirini tutmuyor. Çünkü inancımız ile amellerimiz birbiriyle örtüşmüyor.

Mesela, 57 İslam ülkesinden oluşan İslam İşbirliği Teşkilatı, Kur’an yakma eylemleri gündemi ile geçenlerde toplandı. Sonuç mu? Kınamak!

Kınamaktan ve içi boş demeçler vermekten öte bir şey yapan, örneğin diplomatik ve ticari yaptırımlara giden bir İslam ülkesi var mı? Hayır!

Ya biz Müslüman bireyler, gruplar, cemaatler, vakıflar ve partiler ne yapıyoruz? Dualar, beddualar ve etkisi kendi yöneticilerimiz üzerinde bile neredeyse sıfır olan eylemler…

Peki, neden kendilerini “İslam” olarak tanımlayan onca ülkenin kınamaları kendi sınırlarını ve Kur’an’a iman ettiklerini söyleyen iki milyara yakın biz Müslümanların duaları da bedduaları da ve protestoları da yerine ulaşmadan buharlaşıyor?

Çünkü ne Kur’an’ı yakan ülkeleri kınayan İslam ülkeleri Kur’an’ı uyguluyor ve ne de biz Müslümanlar Kur’an’a göre yaşıyoruz. Elbette ki, Kur’an’ın hükümlerinden birkaçını uygulayan bazı ülkeler ve Kur’an’ı hakkıyla ve layıkıyla yaşama çabası içinde olan Müslümanlar da var. Ama İslam ülkelerinden Müslüman halklara kadar bir bütün olarak halimiz, Kur’an’a karşı bir savaş halidir.

Dolayısıyla kendimiz Kur’an ile barışmadığımız ve Kur’an’ı hayatımıza almadığımız sürece ne onların zulümlerine ve ne de Kur’an’ı yakmalarına engel olabiliriz.