• DOLAR 34.543
  • EURO 36.556
  • ALTIN 2895.044
  • ...

Yine Viyana’dayız. İkinci Viyana ikametimizin üzerinden bir yıl geçti. Hayatın kolaylıkları ve zorlukları derken, bu Temmuz ayında iki vefat olayı oldukça ağır geldi ve sarstı.

İlki Ekrem Tahir’in (Ekrem Gümüş) altı Temmuz’daki ve diğeri de Ekrem Erincik’in 18 Temmuzdaki vefat olayları… İkisi de aslen Batman’lı, ama Viyana’da mukim idiler… Tahir, 60’ının üzerinde idi ve Erincik de henüz 23’ünde...

Büyük Ekrem, 12 Eylül 1980 Darbesinden sonra hicret etmişti Viyana’ya ve küçük Ekrem de Viyana’da doğmuştu. Ekrem abiyi, 1990’da Viyana’ya geldikten sonra tanımıştım. Küçük Ekrem’i de küçüklüğünden beri…

Tek başına bir ümmet olan Ekrem abi, “kendi rızamla Viyana’da sürgün hayatı yaşıyorum” derdi. Ekrem abinin meşgalesi mi? O, kendisini okumaya, araştırmaya ve yazmaya vakfetmişti… 

İnna lillahi ve inna ileyhi raciun. Amenna! “O’ndan geldik ve dönüşümüz O’nadır!”

Ama buna iman etmiş ve teslim olmamız üzülmemize ve şimdiden onları özlememize engel değil…

Hele hele bu merhumların hayatı çeşitli zorluklarla geçmişse ve üstüne üstlük vefatlarında da kasıtlar, ihmaller ve daha birçok olumsuzluk varsa… Üzüntü de özlem de kat be kat artıyor…

Küçük Ekrem, çeşitli nedenlerle yaşadığı psikolojik sorunlara yenik düştü ve hayata veda etti. Bu vesile ile şunları da söylemeden geçemeyeceğim… Küçük Ekrem’in başına gelenler hepimizin çocuklarının başına gelebilir. Bazen bu tehlikeyi biz Avrupa’daki Müslümanlar için düşündüğüm olur. Ama Türkiye ve diğer İslam Ülkelerinin Müslümanca bir yaşam için Avrupa’dan daha güvenli olmadıkları da diğer bir gerçekliğimizdir.

Zaten o güvensizlik, o baskı ve o zulümler olmasaydı, milyonlarca insanımız doğup büyüdüğü yerleri bırakıp da dinini, dilini ve kültürünü bilmediği diyarlara yelken açar mıydı?

Bugüne kadarki hayatımda soru sormanın dışında bir şey konuşmadan dinlemek istediğim iki şahsiyet vardır; Ekrem Tahir ve İsmet Bozdemir veya kendi deyimi ile Koyuncu İsmet Baba… Envai çeşit cevherle dolu okyanus gibiler…

Her iki şahsiyeti de mutlaka tanımanızı söylemek istiyorum, ama Ekrem abi için artık geçti, sadece kitapları üzerinden tanıyabilirsiniz. Emrivaki olacak, ama mutlaka okuyunuz Ekrem abinin kitaplarını...

İsmet abi de konuşan kitap ve yürüyen kütüphane… Türkiye'de onun kadar kitap okumuş, okuduklarını özümsemiş ikinci bir şahsiyet veya kaç şahsiyet var mı, bilmiyorum. Mesela, okuduğu kitap sayısının 40 binin üzerinde olduğunu söylesem..

Sağ olsun dostum, kardeşim muvarrih, muharrir ve âlim Abdulkadir Turan vesile olmuştu tanımamıza… Fakat İsmet abiyi hem geç keşfetmenin ve hem de artık İstanbul’da olmayışımdan ötürü ilminden mahrum kalmanın üzüntüsü içindeyim…

Bu arada, “İsmet abi de kim?” diye sorduğunuzu duyar gibiyim… İsmet abi adına konuşamam, ama isteyenler kendisini ya çiftliğinde koyunlarının başında veya Haliç’teki aşiyanında 50 bini aşkın kitaplarının arasında bulabilir.

Hayatın cilvesini görüyor musunuz? Şehit Ekrem'lerimizi Viyana'dan, Tuna’nın kıyısından aldık ve Haliç’teki İsmet abimizin kapısına dayandık. Unutmadan hatırlatayım… İsmet abi, misafirlerini sadece doyulamaz sohbetiyle ve kitaplarıyla değil, aynı zamanda eğer olağandışı bir durum olmasa, kelle-paça çorbasıyla ağırlar.

Ekrem abiyi ve İsmet abiyi ileride de yazacağım inşallah. Ama burada merhum Ekrem abi ile İsmet abiyi birlikte anmamın diğer önemli ve hem de çok önemli bir nedeni de sizleri onların kütüphanelerinden haberdar etmektir. Umarım, Ekrem abilerin ve İsmet abilerin rızıklarından kısarak topladıkları bu on binlerce kitap hak ettikleri mekânlara kavuşturulurlar.

Tekrar Ekrem abiye döneyim…

Sesini, son olarak ameliyata girmeden duydum… Telefonlaştık ve helalleştik. Ameliyatından sonra yazıştık, iyi idi. Ama sonuçta an geldi ve O’na döndü.

Yayınladığı kitapların dışında bitirip de yayınevine vermediği ve bir de üzerinde çalıştığı, yani yazmakta olduğu birkaç kitabı daha olduğunu da biliyorum. Tabii, aldığı notlar ve yazdığı müstakil makaleler ayrı…

Evet, niceleri gibi Ekrem abi de sürgünde vefat etti…

Bakalım, bu zorba rejim ve onun kapıkulları daha kaç Ekrem’i sürgüne, sürgünde doğmaya, sürgünde yaşamasına ve sürgünde ölmeye mahkûm edecek…

“Ancak sana kulluk eder ve ancak senden yardım dileriz” bilinciyle ruhlarına El-Fatiha…