• DOLAR 34.662
  • EURO 36.375
  • ALTIN 2933.154
  • ...

Evet, üzerinden 99 yıl geçti, ama Cumhuriyet hala cumhurun değildir.

Cumhuriyetin neden hala cumhurun olmadığı sorusunun cevabı için yüz yıl öncesine, yani Birinci Dünya Savaşı yıllarına gitmemiz gerekiyor.

İster yenen tarafta olsunlar, ister yenilen tarafta, Birinci Dünya Savaşı’nda bulunan ülkelerin ve halkların hepsi çok büyük maddi ve manevi kayıplar yaşadılar.

Savaşın galipleri de, evet, büyük yaralar aldılar, ama kendilerini toparlamaları ve maddi zararlarını telafi etmeleri fazla zaman almadı. Fakat yenilenlerin böyle bir şansları yoktu. Çünkü galiplerin onları kendi hallerine bırakmaya hiç de niyetleri yoktu. Nitekim sınırlarından anayasalarına, rejimlerinin şeklinden liderlerine ve eğitim sistemlerinden ekonomilerine ve hatta ordularına kadar bütün hayati konularda belirleyici olmayı sürdürürler. Ve o ülkelerdeki milli iradenin belirleyici olmamasına özen gösterirler. Bir ülkenin bağımsız mı veya müstemleke mi yahut ne kadar müstemleke olduğunu öğrenmek için cumhurun iradesinin ne kadar belirleyici olduğuna bakmak yeterlidir.

Örneğin, cumhurun kendi iradesini idaresine yansıtması ne ölçüdedir? Örneğin, cumhur kendi anayasasını yapabilecek kadar özgür mü? Örneğin, cumhurun iradesi ülkenin eğitim sistemi, ekonomisi ve ordusu üzerinde ne kadar belirleyicidir?

Burada doğal olarak Türkiye’nin de müstemleke ülkelerden biri olup olmadığı sorusu geliyor.

Gerçi anayasasının birinci maddesinde de belirtildiği gibi, “Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir“, ama işleyişi bakımından bir din devletidir veya bir krallıktır. Krallığın da despotik olanıdır. Bunlar bizim iddiamız değil, Türkiye’nin 99 yıllık icraatlarının ifadesidir

Biliyorsunuz, hem din devletlerinde, hem despot rejimlerde ve hem de krallıklarda kimi yasalar, semboller, şahsiyetler ve değerler her türlü eleştiriye, sorgulamaya ve tartışmaya kapalıdır. Resmen kutsal ve tanrısal olarak ilan edilmeseler bile, zımnen kutsal ve tanrısaldırlar. Örneğin, bir ülke kendi anayasasını kısmen veya tamamen değiştirilemez olarak tanımlıyorsa ve aksi yönde görüş bildirenleri çeşitli cezalara çarptırıyorsa, dini veya siyasi olsun, bazı şahsiyetleri tanrılaştırıyor ve onların eleştirilmesini bile suç sayıyorsa, orada cumhurun iradesinden ve cumhuriyetten söz edilemez.

Örneğin, Türkiye’nin adı da 99 yıldır Cumhuriyettir, ama ne Cumhuriyetin anayasasında ve ne de yönetiminde cumhurun iradesinin bir belirleyiciliği hiç olmadığı gibi, bu konuyu tartışmak özgürlüğü de yoktur.

Cumhuriyet kavramı ve rejimi ender de olsa bazı ülkelerde cumhurun iradesinin bir eseridir. Ancak Türkiye’de cumhurun iradesinin baskı altında tutulması şeklinde vücut bulmuştur.

TBMM’nin duvarına yazıldığının aksine, hâkimiyet de hiçbir zaman milletin olmadı.

Sonuç olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin adı 99 yıldan beridir Cumhuriyettir, ama 99 yıldan beridir cumhur olarak gerçekleri yalın bir şekilde konuşmak, tartışmak ve sorgulamak özgürlüğünden mahrumuz.

Daha da acı olanı, bize bütün bu dayatılanları sorgulama ve tartışma makamında olan aydınlarımızın, din adamlarımızın, sanatçılarımızın… ve siyasilerimizin çoğunun da bu zilleti kanıksamış olmaları ve cumhurun özgürleşmesinin önünde bir set oluşturmalarıdır.