ABD, Akdeniz’de kalıcıdır ve sırada Karadeniz var!
Türkiye veya diğer müttefikleri istedikleri kadar, “bu yaptığınız müttefikliğe ve dostluğa sığmaz” desinler, geçenlerde bir sözcünün de açıkça ifade ettiği gibi, ABD’nin ölçüsü çıkarlarıdır. Çıkarları neyi gerektiriyorsa, onu yapıyordur.
SSCB’nin yıkılmasından sonra dünya üzerindeki kanlı tahakkümünü daha bir pekiştiren ABD, kendisine ne şerik tanıyor ve ne de rakip. Bu nedenledir ki, bu hegemonyasına gölge ve tehdit oluşturacak her gelişmeyi bertaraf etmeyi de bir hayat memat meselesi olarak görüyor.
ABD’nin değişik coğrafyalardaki eylemlerini bir araya getirdiğimizde, uzun vadedeki hedefinin Çin’den başlamak üzere, hem denizde ve hem de karada bütün İpek Yolu güzergâhlarını kendi kontrolüne geçirmek olduğu sonucuna varıyoruz.
ABD, bu bağlamda Çin’in hayata geçirdiği ‘Bir Kuşak Bir Yol Projesi’ ile mücadele ediyorken, AB’nin kendisini ABD’nin yörüngesinden uzaklaştıracak adımlar atması; Rusya ile önemli ticari antlaşmalar, Küresel Geçit projesi ve kendi ordusunu oluşturmak gibi düşünceler, ABD’nin asla kayıtsız kalabileceği eylemler değildi.
Nitekim gereğini yapmakta gecikmedi… AB ülkelerini, hem alt zeminini kendisinin oluşturduğu Rus-Ukrayna Savaşının aktif tarafı yaptı ve hem de eskisinden daha güçlü bir şekilde kendisine bağımlı hale getirdi.
Doğrusu, ABD’nin AB ülkelerini bu kadar kolayca, hatta tek bir hamle ile hizaya getirebileceğine ve özellikle Avrupa kıtasında çıkaracağı bir savaşa aktif taraf yapabileceğine hiç ihtimal vermezdim. Çünkü özellikle Fransa ve Almanya, Avrupa’nın artık ABD’nin güdümünden kurtulmak ve NATO’nun yerine Avrupa Ordusunu oluşturmak yönündeki düşüncelerini dillendiriyorlardı. Ve AB, Rusya’dan akmaya başlayan ve ayrıca Türkiye üzerinden akacak olan enerji ile bu düşüncesini hayata geçirmenin eşiğinde idi. Bu, aynı zamanda Rusya’nın da gücünü koruması ve hatta daha da güçlenmesi anlamına geliyordu. Bunlara ilaveten bir de bölgenin belirleyici gücü olma yolunda ilerleyen Türkiye’nin yanı sıra 40 yılı aşkındır kendisine uygulanagelen ambargolara direnebilen İran vardı.
ABD, şimdilik, resmen ilan etmediği bir savaşın içindedir ve birçok yerde bu savaşın yeni cephelerini oluşturuyor. ABD, her ne pahasına olursa olsun, dünya üzerindeki tahakkümünü korumak istediğine ve bunun önemli yollarından biri de İpek Yolunun güzergâhlarını ele geçirmek olduğuna göre, Rusya ile birlikte veya Rusya’dan sonra etkisiz hale getirilmesi gereken ülkelerden birinin de Türkiye olduğu açıktır.
ABD’nin Suriye ve Irak’tan ayrı olarak şimdi de Akdeniz’deki faaliyetleri de bu iddiayı doğrulayacak yeterlilikte değil mi?