• DOLAR 34.667
  • EURO 36.343
  • ALTIN 2939.975
  • ...

O, “tam bir 'küstahlık', hattâ 'isyan' işareti” gösteren askerler derhal ihraç edilmeli ve milli iradeyi temsilden aciz olan o vali derhal görevinden alınmalı değil miydi?

Tokat Valiliğinin düzenlediği “30 Ağustos Zafer Bayramı” resepsiyonuna katılırken sivil otoriteye olan isyanlarını valinin elini sıkmamak şeklinde ortaya koyan askerlere hak ettikleri ceza verilmediği gibi, milli iradeyi temsil etmekten aciz vali de yerinde bırakıldı.

Bir de kendilerini laikçi olarak tanımlayan ve "öteki" olarak gördükleri vatandaşlara her türlü hakareti, saldırıyı ve tehdidi reva görenler, hiçbir zaman hak ettikleri cezalara çarptırılmadıkları içindir ki, bu suçları istedikleri zaman ve istedikleri yerlerde tekrarlamaktan da geri durmuyorlar. Nitekim o resepsiyonda, Selahaddin E. Çakırgil Ağabeyin de “küstahlık” ve “isyan” olarak tanımladığı eylemi gerçekleştirenler hak ettikleri cezalara çarptırılmadıkları içindir ki, üzerinden bir ay bile geçmemişken, bu kez de Kayseri’de benzer bir eylemi gerçekleştirdiklerini görüyoruz. Kayseri İkinci Ana Bakım Komutanı Albay İlhan, Tokat’taki sergerdelerden de cesaret almış olmalı ki, şöyle bir yasak koyabiliyor: “21. Müdürlükte görev yapan tüm personelin, lojmanlarda ikamet eden subay, astsubay ve aileleri ile bunları ziyaret eden misafirlerin ve iş takibine gelen şahısların türban, çember sakal, topuklara kadar uzanan pardösü vb. ideolojik amaç simgeleyen çağdışı kıyafet ile Fabrika Müdürlüğüne girmesine ve komutanlık içerisinde gezmesine müsaade edilmeyecektir.”

Bir zamanlar Ertuğrul Özkök’lerin şeytani bir hazla attıkları, “genç subaylar rahatsız” başlıklı sürmanşetleri artık geride bıraktığımızı düşünüyorduk. Ancak bazen bir ve bazen de birkaç kişinin isyan ve darbe içerikli eylemlerinin mutat hale gelmesi, akıllara şu soruyu da getiriyor: Ordu hala darbeci zihniyette olanların tahakkümünde midir?

Ben de aynı soruyu Milli Savunma Bakanı Sayın Hulusi Akar’ın şahsında hükümete yöneltiyorum: Ordu hala darbeci zihniyette olanların tahakkümü altında mıdır ki, bugüne kadar darbe ve isyan anlamına gelen eylemleri gerçekleştirenlerden hiçbiri hak ettikleri cezaya çarptırılmadı!

Muhalefet medyasının sessizliği anlaşılır da iktidar medyası da bu konuda başını kuma gömmeyi yeğledi. İşgal ettikleri köşelerde yazanlar veya sıkça arzı endam ettikleri ekranlarda dile getirdiler de oldu mu, bilmiyorum, ama bu konuda da sözünü sakınmayan ve teşhisi de “tam bir 'küstahlık', hattâ 'isyan' işareti” sözü ile doğru yapan Sayın Selahaddin E. Çakırgil Ağabeyimiz oldu.

Yukarıda da dediğim gibi, akademi dünyasından orduya, sanatçı dünyasından medyaya ve siyasete kadar kendilerinden olmayanlara her türlü saygısızlığı, hakareti, tehdidi ve küstahlığı bir hayat tarzına dönüştüren bu azgınlara hak ettikleri cezalar, hiçbir zaman verilmedi ve verilmiyor. Hak ettikleri cezalara çarptırılmayanlar zımnen ödüllendirilmiş oldukları için, sonraları da aynı suçları işleyebiliyorlar.

Hülasa ne darbeci asker istiyoruz ve ne de milli iradeyi temsilden aciz valiler! Bunun da takibini ve gereğini yapma yükümlülüğü hükümetin uhdesindedir.