AK Parti’nin Başörtüsü ile yeni sınavı
Her iki tarafın fanatikleri ve bağnazları kızacaklardır, ama ben evvela Sayın Erdoğan’a ve akabinde Sayın Kılıçdaroğlu’na birer tebrik ile konuya girmek istiyorum.
CHP’nin Türkiye Cumhuriyeti ile yaşıt olan zulümlerden biri olan ve idamlardan işkencelere ve envaiçeşit zulümlere kadar milyonlarca insanımıza travmalar yaşatan başörtüsü yasağına onca engellemelere rağmen bir genelge ile bile olsa ara vermeyi başaran Erdoğan’ı bir kez daha tebrik ediyorum. Kılıçdaroğlu’nu da Genel Başkanı olduğu CHP’nin tarihi ile yaşıt, onunla özdeş ve bu zulmün kesintisiz devamı için daha dün anayasaya bile başvuran, ama bugün ise, “başörtüsü konusunda hata yaptık” demekle yetinmeyip, ona yasal bir güvence sağlamak için TBMM’ne verdiği önergeden dolayı tebrik ediyorum.
Dün Erdoğan’ın attığı adım nasıl ki, hala darbe anayasasıyla yönetilen Türkiye’nin şartlarında bir devrim idiyse, bugün Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin amentüsü olan ilkelerden birinin üstüne bir çizik atmak anlamına gelen bu adımı da bir devrimdir. Bu nedenle diyorum ki, CHP’nin kendi amentüsünün ve dahi yüz yıllık icraatlarından birinin karşıtı olduğuna aldırmaksızın böylesine doğru bir girişimde bulunmuş olması, ihtiraslara ve kaprislere kurban edilmemeli ve kamu yararına değerlendirilmelidir.
Zaten AK Partililer de eğer CHP’nin yapageldiği gibi, kendisinden olmayan her iyi şeye de karşı koyma bağnazlığına düşmeden aklıselim ile düşünseler, Kılıçdaroğlu’nun kendilerine büyük bir fırsatı, hem de altın tepsi içinde sunduğunu da göreceklerdir. Öyleyse bundan böyle AK Parti’nin yapması gereken iş, bu fırsatı hakkıyla ve layıkıyla değerlendirmek ve genelgelerle geçici güvence altına aldığı diğer hakları da anayasal güvenceye kavuşturmaktır. Daha açık söyleyelim; AK Parti eğer bu konudaki yükümlülüklerini ister CHP ile veya ister CHP’siz olarak yerine getirmezse, yani başörtüsü takma hakkını anayasanın güvencesine almazsa, hem bu yasağı başımızda Demokles’in Kılıcı gibi sallayanların derekesine düşmüş olacak ve hem de bu suçun ortağı olacaktır.
Bu düşüncelerim nedeniyle partilerin oluşturdukları ilkesiz kutuplaşmaların esiri olanlardan kimisi beni CHP gerçeğini ve kimisi de AK Parti gerçeğini bilmemekle suçlayacak olanlara da söyleyeceğim şey, sağlıklı düşünenlerden korkmamaları ve endişe etmemeleridir.
Madem iktidarıyla ve muhalefetiyle birlikte ülkeyi hala darbe anayasası ile yönetmekten zerre kadar utanç duymuyorsunuz, bari her fırsatta dilinize doladığınız haklarımıza saygınız olsun.
Bana göre, CHP, başörtüsünün anayasal güvence altına alınması yönündeki samimiyetini yaptığı başvuru ile gösterdi. Şimdi de samimiyetini ispatlama sırası AK Parti’dedir. Örneğin, genelge ile askıya aldığı İstanbul Sözleşmesini bir daha hayatımıza sokmasınlar diye 6284 sayılı kanunu lağvedebilir. Hakeza Kürtçe yasağına son veren ve Kürtçenin kısmen yaşanmasını sağlayan önergesini kanuna dönüştürebilir.
Nasıl ki, CHP ve HDP, kendi dünya görüşleriyle örtüşen İstanbul Sözleşmesini büyük bir katılımla destekledilerse, AK Parti de kendi dünya görüşü ile örtüşen CHP’nin bu teklifini pekala destekleyebilir. Dahası doğrusu desteklemelidir. Hz. Ali’nin dediği gibi, kimin dediğine ve kimin yaptığına değil ne dediğine ve ne yaptığına bakmak gerekir. Çünkü âli olan hak olduğuna göre, olmamız gereken yer de hakkın yanıdır!
Bakalım, söylemleriyle hak ve özgürlüklerden yana olanlar, bu hakların anayasal güvence altına alınmasında da yükümlülüklerini yerine getirecekler mi?