Filistin’de mabedimizi yakarlar ve İsveç’te kitabımızı
“Onlar başımızı kırarlar. Kolumuzu keserler. Tecavüz ederler. Zindanlara tıkıp işkence yaparlar. Yurtlarımızdan sürerler. Bütün bunlarla yetinmezler, bir de “ahhh, acıyor” dediğimizde vururlar.”
Bu sözleri, Avusturya İslam Diyaneti Başkanı Dr. Ahmed Abdurrahim Zey söylemişti yıllar önce.
Dünyanın şahit olduğu gibi, İşgalci İsrail yine şaşırtmadı; önceki Ramazanlarda gerçekleştirdiği vahşetleri bu Ramazanda da gerçekleştiriyor.
Tek millet olan Küffarı geçtik, bir ümmet olan biz Müslümanlar da sadece seyrediyoruz.
Bu zulümlere karşı elimizle durmayışımız imanımızın mı yoksa imkânlarımızın ve gücümüzün eksikliğinden mi, her birimiz kendi nefsimize sormalıyız! Ellerimizi dünyayı ve dünyalıkları sımsıkı sarmakla meşgul ediyorken, çoğumuzun dualarımızı içten yapıp yapmadığımız da şüphelidir.
Bir kötülüğe karşı olmak, bir kötülüğe karşı durmak ve bir kötülüğü ortadan kaldırmak bizim gücümüzle orantılıdır. Elimizle güç yetiremiyorsak, dilimizle direniyoruz. Ona da gücümüz yetmiyorsa, kalbimizle, dualarımızla ve beddualarımızla karşı olmalıyız.
Fakat bizimki başka bir haldir. Bizimki, elimizle güç yetirememek hali değildir. Çünkü çabalarımız gücümüzün oldukça gerisindedir. Bizimki, dilimizle de güç yetirememek değildir. Çünkü söylediklerimiz, söylememiz gerekenlerin çok gerisindedir. Kalbimizi ise, bir Allah biliyor, bir de biz…
Evet, Kudüs’te katiller ilk kıblemizi çiğniyorken… Yüzlerce kardeşimizi hakaretler ve işkenceler eşliğinde yatırıp kelepçeliyorken ve kimilerini de öldürüyorken, biz acımızı bile haykıramıyoruz!
Her zaman kayıtsız ve şartsız bir şekilde işgalci ve katil İsrail’in yanında olan Avrupalılar da şaşırtmadılar ve dünya kamuoyunun dikkatlerini İsrail’in vahşetlerinden uzaklaştırmak için bu kez de İsveç’te bir eylem gerçekleştirdiler.
Kur’an’ımızı yakıyorlar. Başımıza cop vuruyorlar. Göğsümüze tekme koyuyorlar. Yerlerde sürüklüyorlar. Hakaretlerin bini bir para… Bütün bunlarla da kin ve düşmanlıklarını dindiremiyor olmalılar ki, biz, dayanamayıp, “ahh, acıyor” dediğimizde de vuruyorlar.
Peki, üç beş Müslüman, küffarın bu saldırılarına karşı hayatı pahasına mücadele ederken, âlimlerimiz ve liderlerimiz hangi âlemlerde seyrüsefer içindedirler acaba?
Allah, cennetine karşılık biz müstazaflardan müstekbirlere karşı gelmemizi emrediyorken, bizler de oturduğumuz yerde Allah’tan diliyoruz, zalimleri helak etmesini…
Ramazan sofralarımız bile ümmet olarak ne hallere düştüğümüzün birer aynası değil mi?
Bir tarafta iftarını su ve ekmekle açanlarımız, diğer tarafta sofralarıyla Karunlara taş çıkartanlarımız… Kâbe’nin etrafında bile böyle değil miyiz?
Düştüğümüz bu hal, rahmetimizi ve şiddetimizi yerli yerinde kullanmadığımızdan kaynaklanıyor olmasın!