• DOLAR 34.599
  • EURO 36.676
  • ALTIN 2914.77
  • ...

Bu yazı, bir durum tespiti ve Müslümanlar olarak kendimize bir özeleştiridir. Müslüman olsun, sağcı, solcu veya milliyetçi olsun, yarım asrı geride bırakanlarımızın dilinden düşmeyen deyimlerden biri de “Kahrolsun” idi. İster yanımızda olsun ister gıyabımızda, hepimiz düşman bellediklerimiz için “kahrolsun” derdik. Mesela “Kahrolsun Amerika”, “Kahrolsun israil” ve “Kahrolsun Rusya” sıklıkla haykırdığımız sloganlardandı. O yıllardan bugüne bir durum değerlendirmesi yaptığımızda, kendi adımıza pek de iç açıcı bir durum olmadığını görüyoruz. Çünkü onlar hala işgal ettikleri ülkelerimizde her gün birkaçımızı öldürüyorken ve Kudüs’e bile bayraklarını çekip cesetlerimizin üstünde zafer naraları atıyorken, bizim cenahımızda kan revan; hüzün var, feryat var ve figan var! Onlar kendilerine tattırdığımız mağlubiyetleri bile kısa zamanda kendileri için bir zafere dönüştürebilirken, bizler de ihtiraslarımıza, mezhepçi ve milliyetçi taassubumuza yenik düşmenin utancı ile yaşıyoruz! Hayır, utanmayı bile artık unutmuş olmalıyız ki, bize yaptıkları onca zulümleri bile az görüp bir de her alanda ambargo uygularken, biz geçelim ambargoda misilleme yapmayı, onların sigaralarından ve meşrubatlarından dahi vazgeçemiyoruz. Sloganlarımızı o sigaraların dumanına boğdururken, Kudüs sohbeti yaptığımız masalarda da onların meşrubatları vardır. Bunları küçük görmeyelim! Mesela dünyadaki Müslümanlar olarak işgalci ve katillerimizin sigaralarına, yiyecek, içecek ve giyeceklerine ödediğimiz paranın, onların dünyanın dört bir yerinde üzerimize yağdırdıkları bombalara harcadıkları paradan bile daha fazla olduğunu belki çoğumuz bilmiyoruz. Bilsek bile gereğini yapmıyoruz! Hemen sözün burasında soralım kendimize; var mıyız cebimizdeki sigaralarını çöpe atmaya ve evlerimizdeki meşrubatlarını lavaboya dökmeye? Bilelim ki, samimiyetimizin delili, attığımız sloganlar değil, hayati derecede önemli olanlar hariç, onların her şeylerine misliyle koyacağımız ambargolardır. İşte sloganlarımız ve işte sloganlarımızı yalanlayan eylemlerimiz! Bir yanda “Kahrolsun israil ve Kahrolsun Amerika” diye bağıranlarımız ve diğer yanda “Lebbeyk Amerika ve Lebbeyk israil” diyenlerimiz… Sahi, katil, işgalci ve gasıp olan İslam ülkeleri midir ki, işgalci israil ile “normalleşme antlaşmaları” yapmak için sıraya dizilmişlerdir? Ümmetin kırmızıçizgisi Kudüs’ü dahi artık kendisinin başkenti yapan ve hem işgallerini, hem de cinayetlerini aralıksız sürdüren ve adeta “Lebbeyk israil Lebbeyk” nidaları içerisinde israil ile normalleşen İslam ülkeleri, neden konu Afganistan’ı tanımaya geldiğinde, hep bir ağızdan “Lebbeyk Amerika Lebbeyk” diyorlar? Mesela, neden İran İslam Cumhuriyeti bile Afganistan söz konusu olduğunda, Amerika’nın kendisine yaptığı onca kötülüklere ve hala uygulamakta olduğu ambargoya rağmen Büyük Şeytan’ın Afganistan’ı tanımama tehditlerine boyun eğiyor? Mesela, kendilerini İslam Dünyasının ağır abileri olarak gören Pakistan, Türkiye, Mısır ve Suudi Arabistan neden insani yardımları Amerika’nın çizdiği sınırlar çerçevesinde yapıyorlar? Gördüğümüz gibi, ümmet olarak öyle bir zillet hali yaşıyoruz ki, düşmanlarımızın üzerimize yağdırdığı bombaları kendilerine ödediğimiz sigara, içecek, yiyecek ve giyecek paralarından karşıladıklarını bile bilmiyoruz! Bütün bunlardan hareketle diyorum ki, bir yandan yöneticilerimizi, ellerinde kardeşlerimizin kanı olan ülkelerle giriştikleri ilkesiz ilişkiler nedeniyle eleştirip mahkûm ederken, diğer yandan kendi samimiyetimizin de kaç kuruş ettiğini bir hesaplayalım! Ve dualarımızda kahrolmasını dilediğimiz zalimleri kendi elimizle beslemeyelim!