• DOLAR 34.603
  • EURO 36.619
  • ALTIN 2905.765
  • ...

İslam’ın iktidarından kastımız, Hz. Muhammed (sav)’in Dönemidir. Müslümanların iktidarından kastımız ise, Hz. Ebubekir’den başlayarak günümüze kadar gelen ve sıfatları ister Halife olsun, ister Emir, Han, Hakan, Sultan, Padişah, Kral, Başkan ve Cumhurbaşkanı olsun, yalın bir dil ile kendilerini Müslüman olarak tanımlayanların iktidarıdır.

Peygamberimiz, doğrudan vahyin kontrolünde olduğu için onun hata yapma durumu da ortadan kalkıyor. Çünkü Peygamberin kendisi bir insan olarak bir hata işlemeye yeltendiğinde, hemen vahiyle uyarılmıştır. O’nun döneminde yaşayan Müslümanların da zaman zaman İslam’a aykırı ameller işledikleri oluyordu. İslam’a aykırı işlenen bu fiiller hakkında da Müslümanları bağlayıcı ayetler iniyordu. Bazı surelerin ve ayetlerin nüzul sebepleri bazı Müslümanların zaman zaman işledikleri kötü, yani haram fiillerdir.

İslam, ister Müslüman olsunlar veya ister başka bir dinden olsunlar, İslam’ın iktidarında herkesin canı, aklı, dini, malı ve nesebi de güvence altındadır. Sadece bir suç işlemeleri halinde hak ettikleri cezaya çarptırılırlar.

İslam’ın iktidarında, Allah’ın hükümleri Peygamber dâhil, herkes için geçerlidir. Hiç kimse ayrıcalıklı değildir. Yani ne Peygamberin ailesinden olmak ve ne de sahabe olmak, onlara bir ayrıcalık tanımaz. Bir suç işlemeleri halinde, kim ve ne olduklarına bakılmaksızın, kendilerine İslam’ın hükümleri uygulanır.

İslam’ın iktidarını incelediğimizde, İslam’ın olduğu gibi uygulandığını ve bunun da herkes için adalet ve güvenlik olduğunu görürüz.

O dönemde Müslüman olsun veya olmasın, zaman zaman çeşitli suçları işleyenler de olmuştur. Ama suçu işleyenler kim olursa olsunlar, hiçbirine zengin veya fakir olup olmadığına, Peygamberin ailesi veya yakını olmasına veya kabilesine göre bir muamele yapılmamış, İslam’ın hükmü ne ise, o uygulanmıştır.

Müslümanların iktidarına gelince…

Hz. Muhammed’in vefatı ile birlikte İslam’ın iktidarı sona ermiş ve Hz. Ebubekir’in halife seçilmesiyle Müslümanların iktidarı başlamıştır.

Biz Müslümanlar da bizden önceki ümmetlerinkine benzer süreçler yaşamışız ve yaşamaktayız. Örneğin, Yahudiler ve Hristiyanlar zamanla tevhitten sapmışlar ve onların âlimleri Tevrat’ı ve İncil’i tahrif etmişlerdir. Bizde ise, tarih boyunca iman ettikten sonra tekrar dinden dönenler olduğu gibi, İslam’ın hükümlerini heva ve heveslerine göre çarpıtanlar da her zaman olagelmiştir. Fakat bizim Yahudi ve Hristiyanlarla aramızdaki fark, bizdeki sapmanın Kur’an’ın tahrifi şeklinde değildir. Bizdeki sapma Kur’an’ın hükümlerinin bazen cebren ve bazen de hile ile çarpıtılması ve Hz. Muhammed’in hayatında söylemediği bazı sözlerin ve işlemediği bazı fiillerin O’na isnat edilmek suretiyle harama alet edilmesidir. Bu da Müslümanlar arasında fitneye, fesada, zulümlere, tecavüzlere ve savaşlara yol açmıştır.

İnşallah bir sonraki yazıda da, neden bu olumsuzlukları yaşayageldiğimiz üzerinde duracağız.