ABD’nin Afganistan’daki Yenilgisini Zafere Dönüştürmesine Alet Olmamalıyız!
Amerika, yenilgisini kabul edip Afganistan’dan çıkma kararı aldığı günden beridir yapageldiği başka kötülüklere paralel olarak bir de dünya kamuoyunu manipüle etme işini aksatmadan sürdürmektedir. Örneğin, “Taliban da Amerika’nın kurdurup bugünlere kadar getirdiği bir yapıdır.” Ve “Amerika, Taliban ile anlaşıp Afganistan’ı onlara teslim ettikten sonra çıktı.” gibi hüküm cümlelerinin yanı sıra bir de “Taliban mı Amerika’yı yenecek?” “Amerika’nın milyarlar harcayarak ve 20 yıl boyunca emek vererek oluşturduğu 300 bin kişilik Afgan ordusu kendi kendine teslim olur mu?” ve “Amerika yerine kendi adamlarını bırakmadan işgal ettiği bir yerden çıkar mı?” gibi sorular bunun içindir.
Kabul etmek gerekir ki, Amerika manipülasyonda da başarılıdır. Binlerce insana “terörist” muamelesi yapıp onları Guantanamo ve Bagram Hapishanelerine kaçırdığı ve kendilerine her türlü işkenceyi reva gördüğü halde işlediği bu insanlık suçlarının görmezden gelinmesinde, uluslararası savaş hukukuna aykırı olan silahları kullandığı halde yargılanmamasında ve işlediği diğer savaş suçlarının hiçbirinden hesaba çekilmemesinde bu propagandalar belirleyici olmuştur. Tabii ki, bu arada başta NATO olmak üzere diğer birçok ülkenin kendi çıkarları adına suç ortaklığını kabul etmelerini de unutmamak gerekir.
Ya Amerika’nın giderayak Afganlıları Taliban ile korkutup yüz binlercesini kaçırtmasına ne demeli? Oysa Taliban herkes için af ilan etmemiş miydi?
Amerika’nın bütün bunlarla yapmaya çalıştığı şey, kesin yenilgisini kesin bir zafere dönüştürmektir. Öyle yalanlar söylüyor, öyle roller oynuyor ve öyle manevralar yapıyor ki, şeytan bile apışıp kalıyordur. Anlayacağımız, nereden bakarsak bakalım, bu Amerika gerçekten de büyük şeytanın mücessem halidir.
Amerika’nın yaptıklarının tek bir adı vardır; yeryüzünü fitne ve fesada boğmak!
Bu durumda yeryüzünde insanca ve insanlık onuru ve gururuyla yaşamak isteyen herkese düşen görev, Amerika’nın kendi yenilgisini zafere dönüştürmesine alet olmamak Afganlıların zaferine saygı duymaktır.
Elbette ki, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da Taliban’ı eleştiri hakkımız mahfuzdur.
Afganistan’da kaldığımız üç hafta boyunca şahit olduğumuz şeylerden en önemlisi Taliban’ın güvenliği tamamen sağladığı ve dost düşman herkesin Taliban’ı bu anlamda takdir ettiğidir.
Emperyalistlerin yoğun propaganda bombardımanlarının etkisinde kalıp sağlıklı muhakeme yapamayanların bu insani duruşumuzu Talibancılıkla karalamaları bizleri yıldırmamalıdır.
Taliban diye nam salanlar, Afganlıların işgalci Amerika’ya karşı 20 yıldır savaşanlarıdır. Hatırlanacağı gibi, tarih, 10 yıl süren Rus işgaline karşı savaşanları “mücahit” olarak kaydetmişti. Taliban kendisini aynı zamanda mücahit olarak da tanımlamaktadır.
Taliban hakkındaki kafa karışıklığı ile onlara yapılan yerli yersiz eleştiriler bundan böyle de devam edecektir. Ama Taliban’ı değerlendirirken unutulmaması gereken nokta, bunun işgale karşı bir halk hareketi olduğu ve bu halkın da ezici çoğunluğunun da okuryazar olmadığıdır. Yine aynı Taliban’dır ki, zaferden sonra dünyaya kuracakları/kurdukları devletin anayasasının İslam olduğunu ilan etmiştir.
Taliban’ın içinde çok sayıda âlim olmakla birlikte neredeyse İslam’ı sakaldan, tesettürden ve çeşitli cezalardan ibaret sananlar da az değildir. Taliban, evet, güvenliği halkın istediği düzeyde sağlamıştır, ama devleti dönüştürmesi ve hele hele İslam’ın adaletini sağlaması hiç de kolay olmayacaktır. Gerek kamuda ve gerekse özel sektörde çalışan yüz binlerce insanı kaçırtan Amerika, Taliban’a bu anlamda da büyük bir enkaz bırakmıştır. Savaşın içinde gözlerini açan ve çoğu savaştan başka bir tecrübesi olmayan Taliban’ın boşalan yerleri doldurması mümkün, ama bu da zaman ve tecrübe gerektirmektedir.
Amerika’nın, başta üst düzey olmak üzere Taliban’ın her kademesindeki elemanlarını hala birer suikast hedefi olarak görmesi, DAEŞ’i Taliban’a karşı konuşlandırması, içerideki muhalefeti silahlandırması ve ekonomik ambargo uygulaması gibi icraatları da göstermektedir ki, elinden gelen kötülükleri ardına koymayacaktır. Bunda anlaşılmayan bir şey yok, çünkü şeytan şeytanlığını yapmaktadır. Önemli olan, yeryüzünde insanca; onurlarıyla birlikte yaşayanların kendi yükümlülüklerini yerine getirip getirmedikleridir.