• DOLAR 34.607
  • EURO 36.705
  • ALTIN 2918.867
  • ...

Mezar-ı Şerif'ten uçakla Kabil'e geldiğimizde, artık akşam oluyordu. Bekleyenimiz bizi alıp kalacağımız yere doğru götürürken, biz de yol boyu resim çekmeye ve kayıt yapmaya çalıştık. 

Mihmandarımız bizi Amerika Büyükelçiliği'nin önünden geçirdi. Hatırlayacaksınız, son icraatlarından biri, Taliban'ın eline geçmesin diye belgeleri yakmak olmuştu. Şimdi ise ön cephesinde kelime-i tevhid ve Afganistan bayrağı çizili. 

Kalacağımız yere eşyalarımızı koyup mihmandarımız Seyyid ile biraz hasbihal ettikten sonra onun akşam yemeği davetine icabet ettik. 

Caddelerde aydınlatma lambaları yanmıyor. Bunun Taliban sonrası bir durum mu olduğunu sorduk. Meğer işgal döneminde de böyle imiş. Yemekten sonra kısa bir yürüyüşümüz oldu. Baktık ki, aydınlatma ihtiyacını açık olan lokanta, dükkan ve şehir halindeki araçlar gideriyor. 

Gecede bir ara kalkıp pencereden dışarılara baktığımda da şehrin karanlığını sadece tek tük evlerde yanan ışıklar deliyordu.

Görünüşe bakılırsa, ortam oldukça sakin, ama henüz hiçbir şey oturmadığından, bu durumu her an herhangi bir yerde ve herhangi bir şey de olabilir şeklinde değerlendirmek de mümkün.

Afganistan'ın kuzeyinde Özbek, Türkmen ve Tacikler yoğundur. Dolayısıyla bizim de şimdiye kadar temas ettiklerimizin çoğu da onlar. Taliban'a bakışları da çoğunlukla olumlu. Bunun da iki önemli nedeni var;  biri Taliban'ın güvenliği sağlamış olması ve rüşvet yolsuzluğu ortadan kaldıracağına dair ümit ve inançları, diğeri de gerek Hamid  Karzayi ve gerekse Eşref Gani'nin de yönetimde  kavmiyetçi bir politika izlemelerinin aksine Taliban'ın temsilde adil olacağına dair beklentileri. 

Türkiyelilerinki kadar olmasa bile Afganistanlıların da en büyük sorunu ırkçılığı aşamamalarıdır. Dahası, bu bütün İslam ülkelerinin içinde debelendikleri bir girdaptır.

Öyle ki, ya ırkçılığı aşıp büyüyecekler veya bu ırkçılıkla bölünecekler, küçüleceklerdir.

Afganistan bağlamında bu konuya, bu soruna sıkça değineceğiz.