• DOLAR 34.657
  • EURO 36.458
  • ALTIN 2951.697
  • ...

ABD ve-veya Türkiye bunun adına ne derse desinler, bu aşamada, yani iç savaş sürüyorken Türkiye’nin Afganistan’da herhangi bir görev almasının adı ABD taşeronluğudur ve ABD işgalinin Türkiye üzerinden devamıdır.

Ancak görebildiğimiz kadarıyla gerek hükümette ve gerekse hükümet yanlısı medyada –ki buna hükümet karşıtı medya ile birlikte muhalefeti de katabiliriz- Afganistan Olayını bütün yönleriyle tahlil edebilecek donanımda olanlar yok gibidir. Değerlendirmelerin ezici çoğunluğu yüzeysel, sığ ve dolayısıyla Afganistan bağlamında oynanan oyunları, kurulan tuzakları ve yapılan hesapları görüp tahlil etmekten ve gerekli sonuçları çıkarmaktan uzaktır. Bereket versin, bu ve benzeri konulara vakıf olup sağlıklı değerlendirmeler yapanlar da vardır. Örneğin, emekli büyükelçilerden Sayın Şükrü Elekdağ bu şahsiyetlerden biridir. Onun bu bağlamda Uğur Dündar’a verdiği röportaj okunmaya değer.

Şunu adımız gibi bilmeliyiz ki, ABD’yi olduğu gibi tanımayanların ve tanıyıp da çarpıtanların bize verecekleri bir şey yoktur. ABD’nin Irak’ı, Afganistan’ı, Suriye’yi ve diğer yerleri işgaldeki amacı oralara barış ve istikrar götürmek olmadığı gibi, o ülkelerden çıkması da oralara barış ve istikrar isteğinden kaynaklanmamaktadır. ABD, kendisiyle özdeşleştiği ve onların varlığını kendi varlığı gibi önemsediği birkaç ülkenin dışında kalan hiçbir yerde barış ve istikrardan yana değildir ve olmaz. Onların uluslararası politikalarının değişmeyen maddesi, her ne pahasına olursa olsun diğer ülkeleri istikrarsızlaştırmak ve kendilerine bağımlı hale getirmektir. Birinci Dünya Savaşı’nın galiplerinin savaş sonrasındaki icraatları bu söylediklerimizin ispatıdır. Nitekim sınırlarını çizdikleri, doğrudan veya dolaylı olarak kurdukları ve hatta kimi yöneticilerini doğrudan tayin ettikleri ülkelerin eğitimden ekonomiye ve siyasete kadar her şeylerine hala karıştıkları hepimizin malumu değil mi?

ABD ve onun paralelinde hareket eden emperyalist ülkelerin bu çok yönlü müdahalelerini iliklerine kadar yaşayanların başında da İslam Ülkeleri gelmektedir.

20 yıl boyunca Afganistan’ı işgal eden ve bu süre içinde her türlü vahşeti işlemekten geri durmayan ABD’nin Afganistan’dan çıkması, Afganlıların kendi kaderlerini tayin etme haklarına olan saygısından değildir. Hele hele Afganistan’da barışın ve istikrarın gelmesi hiç değildir. Bundan sonraki işgallerini dolaylı bir şekilde ve işbirlikçi Afgan Hükümetinin yanı sıra bir de kendi vesayetlerine aldıkları ülkeler üzerinden devam ettirmek istiyorlar. Bu anlamda Türkiye’ye biçtikleri rol kendileri adına vesayettir. En vahim olanı ise, bu vesayetin içine yerleştirdikleri tuzaktır. 

Yetkililerin açıklamalarına bakılırsa, Türkiye de bu vesayeti kendisine yakıştırmış gibi duruyor. Bu da demektir ki, yetkililer Türkiye’nin böyle bir girişiminin ne anlama geldiğini ve özellikle Afganlılar tarafından nasıl karşılanacağını ya gerçekten bilmiyorlar veya bilmek istemiyorlar. Yahut ABD’nin baskıları ve kimi vaatleri daha ağır basmaktadır.

Yukarıda da dediğimiz gibi, ABD’nin Afganistan’da barış ve istikrar istediği olmadı ve böyle bir isteği bugün de yoktur. İstediği şey, iç savaşın devamıdır. ABD’nin bu politikasına rağmen Türkiye’nin her ne adına olursa olsun Afganistan’da görev almasının adı vesayettir, taşeronluktur. Bunun Afganlıların gözünde ne anlama geldiğini kendi tarihimizden bir örnekle açıklayalım. Dün Anadolu’yu işgal eden İngilizler, Fransızlar ve İtalyanlar Türklerin gözünde ne idiyseler, ABD’nin isteği doğrultusunda Afganistan’da görev alacak bir Türkiye de Afganlıların gözünde odur!

Türkiye eğer illa da Afganlılar için bir iyilik yapmak istiyorsa -ki yapması gerekir- ABD’nin çıktıktan sonra da birbiriyle çatıştırmaktan geri kalmadığı Afganlıların gözünü açmak ve Afganistan’ın bir an önce istikrara kavuşmasına katkıda bulunmaktır.

Evet, Afganistan’da işgalin bir parçası ve işgalin yeni bir formatla devam ettiricisi olmak da Türkiye’nin elindedir, orada barışın, istikrarın ve refahın mimarı olmak gibi bir zoru başarmak da!