• DOLAR 34.652
  • EURO 36.483
  • ALTIN 2951.847
  • ...

İnsanlık; insanın fıtratı, soyu ve onuru LGBTİ adında sapık ve dahi küresel bir saldırı ile karşı karşıyadır. Tek bir merkezden yönetilen bu saldırılar bir veya birkaç ülkede değil, dünyanın dört bir yerinde her geçen gün artarak devam etmektedir.

Bir süreden beridir hükümeti ve üniversiteleri kuşatmış olan bu güruh şimdi de İslam’ın değerleri üzerinden Müslümanlara karşı saldırıya geçiyor. Kanunlar da onlardan yana olduğu için, neredeyse kendilerini eleştirmek bile suçtur artık.

Hükümet, sayıları en fazla on binlerle ifade edilebilen LGBTİ’lerin yaşam tarzlarını ve düşüncelerini yaymalarını bir hak olarak yasal güvence altına alırken, 83 milyonu da bu güruhun açık hedefi haline getirmiştir. İstedikleri gibi yaşamayı ve istediklerini söylemeyi de kendileri için az gören bu güruh şimdi de toplumun kutsallarına saldırmaktadır.

Şunu bilmemiz gerekir ki, bunların sapıklıkta bir adım daha ileri giderek Boğaziçi Üniversitesi’nde Kâbe’nin resmi üzerinden gerçekleştirdikleri saldırı sıradan bir eylem değildir! Görünen o ki, bir zamanlar toplumu Alevi-Sünni, Sağ-Sol ve Kürt-Türk gibi değerler üzerinden birbirine düşürmek suretiyle istedikleri sonuçları elde edenler bugün de LGBTİ’leri kullanarak istedikleri sonucu elde etmek istiyorlar. LGBTİ sapkınlığı toplumda daha derin ve daha büyük yaralar açacak kadar tehlikeli ve zararlı bir akımdır.

Bilmemiz gereken diğer bir gerçek de şudur: Hem hükümet ve hem de üniversiteler bugün LGBTİ’lerin kuşatması altındadır. Hatta bütün bir eğitim sistemi bu kuşatmayı yaşamaktadır. Bunlar bir yandan eşcinsel, lezbiyen ve bilmem ne olarak istedikleri gibi yaşarken ve bu yaşamlarını dayatırken, bir yandan da “toplumsal cinsiyet eşitliği” ve “cinsel yönelim özgürlüğü” gibi düşünceler üzerinden saldırmaktan ve saldırılarına karşı duranları da “nefret suçu işlemekle” itham etmekten geri durmuyorlar.

Hükümet cenahından bu sapık saldırılara karşı gelen tepkiler kayda değer olmakla birlikte bu açıklamaların yeni saldırılara engel olmayacağı da bir gerçektir. Öncelikle İletişim Başkanı Sayın Fahrettin Altun’un yaptığı açıklamanın yerinde bir tespit olduğunu belirtelim. Dedi ki Altun: "Azgın azınlığın özgürlük, eşitlik ve insan hakları sosuyla normalleştirmeye çalıştığı sapkın düşünce ve yaşam tarzının asıl hedefi nesillerimizi ifsat etmektir. Tek motivasyonu ise kutsallarımızı ayaklar altına almaktır. Boğaziçi Üniversitesi’ndeki görüntüler bunun ispatıdır."

Hükümet tepkilerini sözlü olarak da vermeli, ama caydırıcı önemleri de ihmal etmemelidir. Örneğin, mevcut yasalar LGBTİ’lerin yaşam tarzlarını, yani eşcinselliklerini, zinalarını ve bu fiillerini dayatmalarını bir hak olarak gördüğü halde onların bütün bunları da yeterli görmeyerek İslam’ın değerlerine hakaret üzerinden Müslümanlara saldırmalarını bir milli güvenlik sorunu çerçevesinde değerlendirmeli ve ona göre önlem almalıdır.

Tabii ki sadece hükümet değil, İstanbul Sözleşmesini hayata geçirmek için adeta seferberlik ilan eden AK Parti Kadın Kolları ile KADEM gibi derneklerin de LGBTİ’lerin bu sapkınlıklarına nasıl bir tepki verecekleri önemlidir.

Bazıları abartılı görebilir, ama bir adım daha ileri gidelim; sadece hükümet ve üniversiteler değil, bütün bir toplum olarak LGBTİ’lerin kuşatması altındayız. Bu güruh istediği gibi yaşamakla ve istediğini söylemekle yetinmiyor, kendileri gibi yaşamayanlara saldırmaktan ve onları tahrik etmekten de geri durmuyor. Saldırganlıklarında o kadar hayâsız, pervasız ve sınırsızlar ki, kendileri istedikleri gibi yaşarken ve istediklerini söylerken, kendileri gibi yaşamayanları ve kendilerini eleştirenleri de kendilerine bir tehdit olarak görecek kadar azgındırlar!

Ne yazık ki, hükümetin çıkardığı birçok yasa da bu gibi sapıklıkları yaygınlaştırmaktadır. Hükümet ne tür demeçler verirse versin, İstanbul Sözleşmesinden tutun da zina etme yaşının 15’e indirilip evlilik yaşının 18’e çıkarıldığı ve üstüne üstlük evlilerin bile zina yapmalarını artık suç görmediği gibi yasalar yürürlükte olduğu sürece toplumun ifsadının önüne geçilemeyecek ve LGBTİ ve benzeri grupların tahrikleri ve saldırıları da artarak sürecektir.

Evet, hükümeti kendi yükümlülüklerini yerine getirmeye çağıralım, ama biz de Müslümanlar olarak yükümlülüklerimizden geri durmayalım. Hayır, ne onlar gibi hakaret edelim ve ne de onlar gibi şiddete başvuralım. Sadece imanımızın gereklerini yerine getirelim.