Kürtlerin en zor seçimi: Kimi ve neyi niçin seçecekler?
Bazı dostlar arada bir uyarıyorlar, birçok yazımın konusu Kürtlerdir diye, haksız da değiller. Aslında kendileri de belki yazdığımın birkaç katından daha fazla konuşuyorlar, tartışıyorlar ve değerlendiriyorlar, ama yazı gibi görünür olmadığından, dikkat çekmiyor.
Dikkat edilirse, partilerin de propagandalarının merkezinde Kürtler var. Kimileri de her zamanki gibi, inkârcı rejimle yarışırcasına Kürtleri kendi değerlerinden koparmak ve hatta bir adım daha da ileri giderek, onları özelde terör örgütlerine ve genelde de emperyalistlere kazandırmak için çalışıyor. Bütün bunları ve daha fazlasını bilip de susmak olur mu? Gel de yazma…
Kürtler için zor bir seçimdir. Çünkü her zamanki gibi, Kürtler yine partilerin kendileri için uygun gördükleri adaylar arasından seçimlerini yapacaklar. Bu adayların da önceliği hiçbir zaman Kürtler, yani sorunları ve haklı talepleri olmamıştır. Her zaman partilerinin politikalarını esas almışlardır.
Örneğin, bugünün TBMM’de ne biz özgün Kürt ve ne de bir özgün Alevi var! Her birinin Kürtlüğü ve Aleviliği kendi partisinin izin verdiği ölçüdedir. Yani Kürtlüğünü ve Aleviliğini partisinin kendisine verdiği koltuk ile değişmeyen bir Kürt vekil veya bir Alevi vekil yoktur. Ama kimisi de bu alış-verişi, “Kürtlüğünü ve Aleviliğini partisinin verdiği koltuğa karşılık satmak” olarak görüyor.
Sizce şimdiki TBMM’de, Kürtlerin önce kendi aralarında üzerinde uzlaştıkları ve sonra da yakın oldukları partilere önerdikleri bir tane vekil var mı? Hayır! Hepsi de partilerin özenle seçip Kürtlere seçtirdikleridir. Hangi partide olursa olsun, hiçbiri bunun aksini iddia edemez! Örneğin, Ak Parti’deki bir Kürt vekil kendi genel başkanına, “Haşmetli Başkanım! Sizler bu rejimin inkâr, asimilasyon ve imha politikalarına son verip, Kürtlerin varlığını tanıma lütfunda bulundunuz. Bunun için size sonsuz minnettarız! Lakin takdir edersiniz ki, Kürtlerin bir de Kürtçe diye bir lisanları var. “Lisanları Allah’ın birer ayeti olduğuna” iman eden bir şahsiyet olarak, tıpkı Almanya’daki Türkler dillerini öğrensinler diye yüzlerce Türkçe Öğretmeni tayin ettiğiniz gibi, Kürt kardeşlerinizin çocukları dillerini öğrensinler diye, daha kaç yıl beklemeliler ki, birkaç öğretmen tayin etme lütfunda bulunasınız?” diye soramaz! CHP’deki bir Kürt vekil kendi genel başkanına, “Yüce şefim, bu gerici Erdoğan bile Kürtlerin varlığını tanıdı, TRT Kürdi’yi açtı, bazı üniversitelerde Kürtçe eğitimine izin verdi ve hatta bir adım daha ileri gidip, Dersim Olayı’nın, resmi tarihin iddia ettiği gibi bir isyan değil, bir katliam olduğunu iddia edip, özür bile diledi. Bir Dersim’li olarak size göre bu olay nedir? Katliam ise, failleri kimlerdir? Değil ise, neden Erdoğan’a cevap vermiyorsunuz?” diye soramaz! HDP’deki bir Kürt vekil kendi eş başkanlarına, “Sayın eş başkanlarım! Daha ne zamana kadar PKK’nin tıpkı Dahhak gibi her gün gençlerimizden onlarcasının kanını dökmesine sessiz kalacağız? Bu HDP’nin de Kürt kimliğini istismar etmek, Kürtleri değerlerinden koparmak, LGBT ve komünizm gibi şeylerle toplumu ifsat etmek ve Kürt gençlerini özelde terör örgütlerine özendirmek ve genelde emperyalistlere tetikçi yapmaktan başka bir faaliyeti var mı acaba?” diye soramaz. Çünkü koltukları ağır basar ve hangi nimetleri (!) kaybedeceklerini bilirler. Öte yandan diğer partiler de farklı değil.
İşte yerel seçimlerde partilerin sergiledikleri umumi manzara bu... Kürtler ne kadar duygusallıktan kendilerini kurtarıp akıl-muhakeme ile hareket edebilirlerse, seçimlerini de o derecede sağlıklı yapmış olurlar. Örneğin, Yani Öte yandan bazıları bana, “dinci isen İran’a git” veya “başını örtmek istiyorsan, Arabistan’a git” yahut “Kürdistan’a git” gibi söylemlerden hareketle duygularına yenik düşüp, çocuklarının Dahhaklarına meyletmektense, illa iki kötüden birini seçmek zorunda olmadıklarını ve her ikisini reddetmenin de bir seçim olduğunu bilmeliler.
Bana göre, maruz kaldığımız zulümler bizim vatanımıza olan aidiyet duygumuzu olumsuz yönde etkilememeli, aksine ülkemizi zulümlerden kurtarmak yönünde bilemelidir. Biricik eksiğimiz adalet! Bu da ancak aklıselim ile olur!
İşte 31 Mart’ta özelde Kürtlerin ve genelde Türkiye’nin bunu ne ölçüde başardığını göreceğiz…