• DOLAR 34.531
  • EURO 36.611
  • ALTIN 2920.277
  • ...

Sizi bilmem, ama ben şu sorunun cevabını merak ediyorum: CHP`ye ve onun safındaki görünür-görünmez bütün güç odaklarına rağmen –ki bunların hepsi de Atatürkçüdür- milletin desteğiyle dört kez iktidara gelen ve şimdi de hem iktidarının ve hem de gücünün zirvesinde olan Ak Parti`ye, “ben de Atatürkçüyüm” dedirten güç veya şey nedir acaba? Kaldı ki, Sayın Erdoğan Atatürkçülüğün eşittir CHP ve CHP`nin de eşittir ne olduğunu iliklerine kadar bilen ve bizzat yaşayan ender şahsiyetlerden biri olduğu halde…

Eğer mesele Atatürk`e saygı duymaksa, buna kimsenin itirazı yok zaten. Fakat bu, Atatürk`e saygıdan da öte bir şeydir. Bu Atatürkçü güruhun 80 milyondan istedikleri şey, saygı değil, tapmaktır. Bu kadar açık! Onlar da her saygının sevgiyi ve izinden gitmeyi içermediğini ve saygının eleştiri içerikli olanının olduğunu da biliyorlar. Bunun içindir ki, işlerini oluruna bırakmıyorlar ve Atatürk`e saygı duyulmasını yeterli görmüyorlar. Hatta “ben Atatürkçüyüm” demenizi bile yeterli görmüyorlar. Sizden bunu ispatlamanızı da istiyorlar. İstediğiniz kadar karayolu, havayolu ve deniz yolu açınız ve istediğiniz kadar fabrika, okul ve üniversite açınız. Ve hatta bütün bunların adını da Atatürk koyunuz, eğer namaz kılıyor veya oruç tutuyorsanız yahut başınız örtülü ise, Atatürkçü değilsiniz. Sizden ancak Atatürkçülere hizmetçi olur.

Biliyorlar, ama yine de başta Ak Partiler olmak üzere bu nevzuhur Atatürkçülere bunları hatırlatmakta ve belletmekte yarar var. Eğer Atatürkçülüğe direnmezseniz, kendiniz olmaktan çıkar ve onurunuzu da yitirirsiniz. Bu kadar açık!

Atatürkçülerin sizden istedikleri şey, kayıtsız ve şartsız teslimiyettir! Siz eğer, “Atatürk de bir insandır ve dolayısıyla sözleri, ilkeleri ve devrimleri de eleştirilere açıktır” dediğiniz an, Atatürkçülüğünüzün bozulduğunu bilesiniz. Hatta Atatürk`ün ilkelerine ve devrimlerine CHP`ninkinden farklı yorumlar getirmeniz de makbul değildir. Eğer Atatürkçü iseniz, CHP ve CHP`liler gibi inanmak, yaşamak ve yaşatmak zorundasınız. Ki doğrusu da budur. Öyleyse, ya Atatürkçülüğün gereğini yapacaksınız veya “ben Atatürkçüyüm” demeyeceksiniz!

Birileri bu gibi sapmaları siyasetin bir gereği olarak görebilirler. Ama sapmaların da sınırının olduğunu unutmamak gerekir. Toplum siyasilere zaten geniş bir manevra alanı tanımış ve onların birçok kasıtlı sapmalarını dahi anlayışla karşılar. Ama ilkelerinden sapmayı adeta bir ilke haline getirenlere dersini vermeyi de ihmal etmez.

Kendimizi kandırmaya gerek yok. Türkiye`de hangi parti iktidara gelirse gelsin, bu rejimle hesaplaşmadıkça, milletin iradesini idareye yansıtamaz. Dün olduğu gibi, bugün de asıl iktidar yine CHP`dir. CHP`nin de özeti; millet iradesinin gaspı, katliamlar, inkâr, toplum olarak fakirlik, ülke olarak bağımlılık ve toplumun manevi değerlerine düşmanlıktır. Bunun bilincinde olan Ak Parti`nin iddiası da bütün bu olumsuzluklarla hesaplaşmak değil miydi?

Nitekim bu sapmaların sonucudur ki, Ak Parti`yi artık Akkurtlar, Açkurtlar, Atatürkçüler ve bürokrasi neredeyse ele geçirdi, geçirecektir.

Temennimiz ve ümidimiz o ki, Ak Parti yine ismiyle müsemma işlere imza atsın. Yani hakkı ve adaleti işlerinin merkezine alsın. Yani ehliyet ve liyakate özen göstersin. Yani kendisine emanet edilen iradeyi iktidarına kurban etmesin!

Sizleri bilmem, ama bana göre, Cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde Müslümanlar şimdiki kadar kendilerini psikolojik bir baskı altında görmediler. Örneğin, herkes kendisini olduğu gibi ifade edebiliyor iken, Müslümanlar bir de açıklama yapmak zorunda görüyorlar kendilerini. Dileyen “ben Atatürkçüyüm”, “ben milliyetçiyim”, “ben sosyalistim” ve “ben komünistim” diyebiliyor, ama Müslümanlar “ben Müslümanım” dedikten sonra, “ama” ile başlayan bir açıklama da yapıyorlar. Şöyle ki: “Ben Müslümanım, ama aşırı değilim”, “ben Müslümanım, ama İslamcı değilim”, “ben Müslümanım ama aynı zamanda milliyetçiyim” ve “ben Müslümanım, ama aynı zamanda Atatürkçüyüm.” Çünkü her ne kadar iktidarda “referanslarını İslam`dan aldığını” iddia eden bir parti olsa da, belirleyici olanlar, kendilerini devletin doğal sahipleri ve rejimin zinde bekçileri olarak gören Atatürkçülerdir.

Şimdi yeni bir seçim sathi mahallindeyiz. Bakalım, Ak Parti adını taşıdığı adaleti mi esas alacak? Yoksa bir yandan MHP ile “en milliyetçi kim olacak?” ve `CHP ile “en Atatürkçü kim olacak?” iddiasına girerken, diğer yandan da HDP ile “Kürtleri en fazla seven kim?” iddiasına mı girecek?