• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

İran`daki olaylar, ABD`de Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla`ya verilen ceza…

Trump`ın Kudüs`ü İsrail`in başkenti ilan etmesi…

Mısır`da İhvan-ı Müslimin`in başına gelenler ve Sisi mahkemelerinin idam kararlarının infazı…

Bangladeş`te Cemaat-i İslamî`nin önderlerinin hapsedilmeleri ve idamı…

Yıllar önce Sudan`da Cumhurbaşkanı el-Beşir`e karşı alınan karar…

Kimse, kendini aldatmasın; ABD`nin tavrını yerel sebeplere bağlamasın… ABD, İslam dünyasına topyekûn bir savaş ilan etmiş durumda… Bu savaş, İslam dünyasının bütün kesimlerini istisnasız hedef alıyor.

ABD`nin yakın hedefinin İslam dünyasını kendisiyle ilişkilerde “Suudîleştirmek” olduğu, açık bir ifadeyle israfından kaynaklanan ekonomik iflasını İslam dünyasından para alarak bertaraf etmeye çalıştığı söyleniyor.

Doğrudur… Ama eksik bir izahtır.

“Suudîleşmek”, İslam dünyasında kimseyi ABD`nin hedefi olmaktan kurtarmayacaktır. Aksine “Suudîleşmek”, toplu imha olmanın ön aşamasıdır.

Suudi Arabistan, ABD yönetimine milyar dolarlar aktarıyor. Ama hâlâ kendini ABD`nin hedefinde olmaktan korumuş değil. Suudi Arabistan, Trump`ın Mayıs 2017`de Riyad turu öncesinden çok daha az güvendedir. Suudi`nin istikrarı tamamen Trump`ın iki dudağı arasındadır.  Zarrab davasına konu olan Türkiye, sokak gösterilerine konu olan İran, herkes bilir ki ABD`ye karşı çok daha güvendedir.

ABD`ye karşı çözüm “Suudîleşmek” değildir. Tam aksine “Suudîleşmek”, “Endülüsleşmenin-Hindistanlaşma”nın başlangıcıdır.

İslam dünyasının sorunları yok mudur, vardır. Bu sorunlar, İslam dünyasının bünyesini dış müdahaleye açık hâle getirmekte midir, getirmektedir. Ama domuzları ekili alana süren zalimi görmeyip suçu hep tarla sahibinde görmek körlüktür. Tarla sahibinin yapacağı çok şey var. Ama domuzları sürenlere karşı da alınacak önlemler var.

Çözüm, İslam dünyasının içeride önlemler alıp dışarıya karşı omuz omuza vermesidir.  

İçeride önlemler almak, savcıları harekete geçirip kolluk kuvvetlerine operasyonlar yaptırmak değildir. Aksine İslam dünyasındaki iç önlemlerde en az görev savcı ve kolluk kuvvetlerine düşmektedir.

İslam dünyasında her ülke, toplumunun memnuniyetine odaklanmalı, toplumunun refah düzeyini yükseltmek için önlemler almalıdır. Rüşvet, yolsuzluk, kapitalistleşme ile mücadele, sosyal yardımlaşmanın tesisi, ülke kaynaklarının doğru değerlendirilip o kaynaklardan elde edilen gelirlerin hakça dağıtılması…

Bununla birlikte toplumsal şuura yönelmeli, ülkenin bütün kurumlarını toplumsal bir şuur inşa etmek için seferber etmelidir.

Söz konusu iki önlem olmadan güvenlik tedbiri iş görmez, düşmanın içeri sızmasının önüne geçilemez. Artık İslam dünyasında yolsuzluk, kapitalistleşme bir iç mesele değildir, bünyeyi düşmanın saldırılarına açık hâle getiren ihmallerdir, ihanettir.

Ne var ki İslam dünyasında hiçbir ülkenin önlemleri tek başına olduğunda da iş görmez. Müslümanlar, şu veya bu sebeplerle emperyalistlerle iş görmekten, sahalarını genişletme adına birbirine karşı emperyalist güçlerin yanında yer almaktan, Müslümanların direniş noktalarını törpülemekten vazgeçmeli, emperyalist saldırılara karşı birbirine sahip çıkmalı, birbirlerinin yanlışlarını düzeltmelidir. Aksi halde kimse bu saldırılardan kurtulamayacak, esaret bugün bir yer içinse yarın diğeri için söz konusu olacaktır.