Halid-i Bağdadî`yi anmak ve anlamak
Türkiye`de daha çok Halid-i Bağdadî olarak bilinen Şeyh Halid-i Zülcenaheyn eş-Şehrezûri el-Kürdî, İslam âleminin 19. Yüzyılın başından bu yana yetiştirdiği en önemli toplum önderlerindendir.
Ne var ki Şeyh Halid, çokça sevildiği hâlde, yeteri kadar bilinmez. Adı çok anılır, öyküsü anlatılmaz. 4-5 Mayıs`ta Bingöl Üniversitesi`nde düzenlenen “Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî ve Hâlidîliğin Bingöl ve Çevresi Üzerindeki Etkisi” konulu sempozyum bu bilinmezliği kırmaya dönük çok değerli bir adımdı. Üniversite yönetiminin her adımıyla sahiplendiği, Bingöl Valisi Yavuz Selim Köşger Bey`in değerli bir sunuş konuşmasıyla ve Müfid Yüksel Hocamıza sordukları sorularla ayrıca katkıda bulundukları sempozyumda Şeyh Halid`in şahsiyeti, ilmî kariyeri ve tasavvuf anlayışının yanında Halidî dergâhlar ve medreseler de çok yönlü olarak konuşuldu. Şeyh Halid`i araştırmak isteyenler için birbirinden kıymetli kapılar açıldı. Prof. Mehmet Mahfuz Söylemez Hocamızın başkanlığında yapılan değerlendirme oturumunda Müfid Yüksel ve Ağrı Üniversitesi Mevlana Halid-i Bağdadi Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Yrd. Doç. Abdulcebbar Kavak Hocamızın dile getirdikleri hususlar başlı başına bir değerlendirme gerektirmekte ve araştırmacılar için kapılar açmaktadır.
18. yüzyıl sonundan günümüze İslam dünyasını Şeyh Halid`siz değerlendirmek mümkün değildir, böyle bir girişim tarih körlüğü olur. Kafkasya`da Şeyh Şamil, bizde Şeyh Said onun müntesipleri arasındadır. Üstad Said-i Nursî onun manevi çizgisindedir, hatta kimi araştırmacılara göre onun yolunun müceddididir. Filistin`de İngilizlere ilk kurşunları sıkan Şeyh İzzeddin el-Kassam onun çizgisindedir. Cezayir`in büyük mücahidi Emir Abdulkadir`in, Kadiri de olsa ondan feyz aldığı, hatta kimi rivayetlere göre onunla görüştüğü ve icazet de aldığı söylenir. Ruslara karşı düşünsel mücadele eden Tatar Müslümanları, Bolşeviklere savaş açan Buhara Türkleri ve Afgan cihadının pek çok önderi ona bağlanmıştır. Endonezya ve Malezya`daki ihyada büyük pay sahibidir. Müritlerinin Mekke`de Cebelikubeys`teki tekkesi bu Güney Asya Müslümanlarının irşad dergâhı olmuştur. Son devir muttaki Osmanlı Şeyhülislamları ve mürteci diye ilan edilen Namık Paşa gibi büyükler onun yolundadır. Bugün Türkiye siyasetinde İslamî hassasiyete sahip neredeyse bütün isimler bir şekilde onun halifelerinin dergâhlarından geçmiştir. Irak Kürdistan`ındaki Barzaniler de ona bağlanarak temsil gücüne ulaşmıştır.
Şeyh Halid`in bir yanı İbn-i Abidin`dir, diğer yanı Muhammed Emin el-Kürdî`dir. İkisinin toplamı ilim ve tasavvuftur. Bununla birlikte Şeyh Halid`in bir yanı İhvan-ı Müslimin kitaplığını oluştururken Muhammed Emin el-Kürdi`nin Tenvir'ül Kulub adlı eserini ilk üç eser arasında kitaplığa yerleştiren İmam Hasan el-Benna`dır. Bir yanı ahiliği sanayileşme çağına taşıyan, Gümüş Motor gibi girişimlerle Müslümanların önünde sanayileşme yönünde kapılar açan Zahid Kotku`dur. Bir yanı bizi Marksizme karşı koruyan Peygamber Sevdası`dır.
Bunun için İslam düşmanlarının yanında, zihinleri İslam düşmanlığından beslenenler de ona düşmanlık yapmışlardır, onu tanımayanları ondan uzaklaştırmanın yolunu bulmaya çalışmışlardır.
Şeyh Halid,
1.Nakşibendiyye`yi tecdid ederek tasavvuf ile ilmi birleştirmiş, batıni bir çizgiye oturan hurafeci anlayışa ağır bir darbe vurmuştur. Mürşid-mürid manevi ilişkisini fiili bir teşkilatlanma biçimine dönüştürerek 60`tan çoğunu bugünkü Türkiye coğrafyasına gönderdiği yüzden çok halifesiyle İslam dünyasının ulaşabildiği her noktasına ulaşmıştır.
2. Tekkeleri ilme teşvik ederek Müslümanları yayılmakta olan Batıcılığa karşı donatmış, sûfiliği aksiyoner bir kimliğe kavuşturmuş. Halkın hem ilim hem hareket bakımından tekkelere güvenini artırmış. Batılı tüccar ve misyonerlerle kurdukları ilişkiyle donanıma ulaşan azınlık papazlarına karşı bir ilmî cephe oluşturmuştur.
3. Batı yayılmacılığına, İslam yurdunda güçlenen Hıristiyan azınlıklara, Batılılar hesabına çalışan Müslüman kimlikli kişilere karşı mücadele yöntemleri geliştirmiştir.
4. Devletin Fransız İhtilali`nin menfi etkisi altında merkezileşmeye yöneldiği, sekülerizm ve ulusalcılığa ilgi duyup müdahale ettiği alanları artırdığı, toplumun zihin ve günlük yaşamını eğitim üzerinden sekülerliğe çekme işaretleri verdiği bir dönemde, İslamî yaşamı non-govermental (sivil çatıda) sürdürmenin yolunu aramıştır.
5. Kürt mirliklerinin Okyanus üzerinden Hint yolculuğunun başlamasıyla İpek Yolu`nun önemsizleşmesi, Hıristiyanların Batı`yla işbirliği sayesinde güçlenip vergi vermemesi ve itaat karakterinden çıkması, Mir ailelerinin çok büyümesi ve israfa dalması sonucu güç kaybettiği bir dönemde halifelerini aynı zamanda toplumun dünyevi önderliğine de yönlendirerek hem uzun süredir ayrı olan dini ve sosyal liderliği yeniden birleştirmiş hem de çöken mirliklerin yerine alternatif bir tarikat- hanedan yönetim biçimine öncülük etmiştir. Kürtlerin toplumsal bir fetret dönemi yaşamasını engellemiştir.
6. Şeyh Halid, medreselerle tekkeleri birleştirerek ilmi parçalanmaya son vermiş, onun halife ve müderrislerinin kurduğu dergâh medreseleri üzerinden ortak bir Kürtçe yaygınlık kazanmış, Kürtler arasında faqi ve sofi hareketliliğiyle bir iç kaynaşma yaşanmış, aradaki farklar en aza inmiş, böylece Kürtlerde bugün ulus olmanın gereklerinden sayılan homojenlik önemli bir düzeye ulaşmıştır. Ama bununla birlikte ümmeti asla ihmal etmemiş, kavminin bir önderi olarak değil, ümmetin bir önderi olarak öne çıkmıştır.
Şeyh Halid bir ihya önderidir, ihya önderlerinin örnek alınacak yönleri, taklit edilecek yönlerinden çoktur.
Ne yazık ki Şeyh Halid`in taklit edilecek yönleri öne çıkarılmışken örnek alınacak yönleri genellikle ihmal edilmiştir. Taklit, donuktur, bir yerde kalır; örnek alış ise geliştirilmeye uygundur. Şeyh Halid, irşad yöntemiyle ve teşkilatlanmasıyla geliştirilebilir bir örneklik oluşturmuştur. Bunun için Şeyh Ahmed-i Haznevî gibi öncüler, onun irşad yöntemini kendi coğrafyalarında günün koşulları içinde geliştirerek sürdürebilmişlerdir.
Sempozyumun güzel yanlarından biri de genellikle Bingöl çevresiyle sınırlı olsa da Şeyh Halid`in çizgisindeki dergâh ve medreselerin tanıtılmasıyla onun çizgisinin sürdürülüş biçimi hakkında bir kanaat oluşturulmasıdır.
Kanaatimce buradaki en önemli problem, Şeyh Halid`in çizgisinin Şeyh Halid`i taklit edenlerle sınırlı tutulmasıdır. Oysa Şeyh Halid`i örnek alanların sahası çoğu zaman onu taklit edenlerin sahasından daha geniş olmuştur. Şeyh Halid`in çizgisinde olanlar üç grupta ele alınmalıdır: Taklit edenler (günümüzün kimi dergâhları), taklit ile örnek almayı buluşturanlar (Zahit Kotku bu husustaki en önemli isimdir), sadece örnek alanlar. Bu son grubun en önemli isimleri hiç kuşkusuz İmam Hasan el-Benna ve Üstad Bediüzzaman`dır.
İnşaallah yeni çalıştay ve sempozyumlarla Şeyh Halid`in İslam dünyası üzerindeki etkisi el alınır, onun birikiminden ve örnek alanlardan hakkıyla istifade edilir.