Anayasa değişikliği taslağı
Meclis, günlerdir Anayasa değişikliği taslağı mesaisi yapıyor. Yeni taslağın Meclis`te gerekli desteği alıp halk onayından da geçmesi durumunda devletin tepe yönetiminde kayda değer bir değişim olacaktır.
“Cumhurbaşkanlığı Sistemi” adı verilen yeni yönetim sisteminde başbakan bulunmayacak, milletvekili sayısı artacak, milletvekili yaşı düşecektir. Devlet, Cumhurbaşkanı, yardımcıları ve kabinesi tarafından Meclis denetimine açık olarak yönetilecektir.
Taslaktaki sistemin keskin muhalifleri vardır: CHP`de örgütlenmiş bu kesim, taslağın rejimi değiştirdiğini iddia ediyor.
Taslakta ön görülen sistemin Türkiye`yi yönetimsel problemlerden kurtaracağı umudu vardır: Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu umuda öncülük etmektedir.
Önce rejim değişikliği iddiasına bakalım: Rejim değişikliği, sistemin özünde değişim yapmakla ilgilidir. Oysa bu taslak, öze dokunmuyor, ilkelerle ilgili bir değişiklik öngörmüyor, devlet yönetiminde sadece insan unsurunu kapsıyor, devletin tepesindeki insan unsuruna farklı bir örgütlenme getiriyor.
Dolayısıyla rejim değişikliği iddiası, doğru değildir. Bu, CHP`nin içeride dogmatik Batıcılığa kapılmış kesimleri; dışarıda da bu kesimleri tabii müttefikleri olarak gören ve onlardan emperyalist çıkarları doğrultusunda yararlanmayı uman uluslararası güçleri harekete geçirmek için geliştirdiği bir iddiadır. CHP, içeride Batıcılığa sıkıca inanmış, Batılı yaşam tarzını benimsemiş kesimi bütün olarak ikna etmiş görünmüyor. Ama dövizdeki hareketliliğe bakılırsa dış güçlerin bu değişimden memnun olmadıkları açıkça anlaşılıyor. Bu güçler, söz konusu değişim olumlu veya olumsuz neticeleninceye kadar Türkiye üzerindeki baskılarını sürdüreceklerdir.
Taslakta ön görülen sistemin Türkiye`yi yönetimsel problemlerden kurtaracağı umuduna gelince bu taslak, insan unsuru ile ilgilidir. İnsan unsuru ile ilgili her değişim, başlangıcı itibariyle nötr bir değişimdir. Bu nötr değişim, gelecekte nasıl yüklenilirse o yönde iş görür. Başbakan Binali Yıldırım`ın Meclis`te CHP`lilere hitaben taslağa niye karşı çıkıyorsunuz, siz daha çok çalışın, aranızdan bir Cumhurbaşkanı çıkarın, ifadesi taslaktaki bu nötr hâli ile ilgili fazla söze ihtiyaç bırakmamaktadır.
Taslağın anayasa metnine dönüşmesi durumunda devletin tepesi elbette daha az bürokrasi ile çalışacaktır. Parlamenter sistem ve modern dönemde onun simgesi hâline gelen başbakanlık, esasen toplumun farklı kesimlerinin yönetimde söz sahibi olması için anlamlıdır. Ağır işleyen parlamenter sisteme devletlerin katlanmasının sebebi, bu sistemin devlet yönetiminde kurucu yapının yanına farklı kesimleri ekleyerek devlet idaresinin paylaşılmasını, dolayısıyla sahiplenilmesini sağlamasıdır.
Değişimin bu yönde getireceği neticeler, Cumhurbaşkanı yardımcılarının farklı kesimlerden seçilmesi ve aynı hassasiyetin Meclis`te temsil edilen veya edilmeyen kesimler için kabinede gözetilmesiyle dengelenebilir.
Bu bakımdan taslağın barındırdığı problemli yönler, taslağa bağlanan umudun gerçekleşmesine engel değildir. Taslakla ilgili asıl mesele, öngörülen insan unsurunun niteliğidir. Gündemdeki taslağın pozitif neticeler hasıl etmesi, en açık ifadeyle tamamen iyi insanların bulunmasına bağlıdır.
Toplumu doğruya yöneltecek, toplumu en adil ve en geniş anlamda bütünleştirecek, düşmanlarınsa arasına ihtilaf koyacak bir insan unsuru konusunda sadece Türkiye`nin değil, tüm İslam âleminin ciddi bir müşkülatı vardır.
İdeolojik saplantı, etnik ve mezhepsel ayrımcılıkla birlikte menfaatçilik ve zevkçilik Müslümanların geleceğini tehdit ediyor. Bunları aşmış bir insan unsuru, devlet yönetiminde yer aldıktan sonra ne şekilde örgütlenirse örgütlensin huzura vesile olacaktır.
En acil seferberlik, bu nitelikteki bir insan unsurunun yetiştirilmesine dönük olmalıdır.